1. Anasayfa
  2. Genel

Erzurum’un Geleneksel Ev Kültürü

Erzurum’un Geleneksel Ev Kültürü
Erzurum'un Geleneksel Ev Kültürü
0

Erzurum’un Mesken Kültürü

Erzurum’un Geleneksel Ev Kültürünü  incelemeden önce de kısaca Erzurum’un mesken mimarisinin nasıl bir değişim geçirdiğine göz atmakta fayda görülmektedir. Daha önceki bölümlerde kısaca değindiğimiz üzere, Erzurum ve çevresi tarih boyunca birçok medeniyetin egemenliği altında kalmış ve doğal olarak da mesken mimarisinde bütün bu medeniyetlerin etkisi olmuştur. Erzurum’un Geleneksel Ev Kültürü üzerinde bunların izlerini görmek mümkündür. Ancak, Erzurum Şehri’nin özellikle XI. (11.) yüzyılın sonlarından itibaren Müslüman olan Türklerin eline geçmesiyle birlikte, yapılaşmada ve şehrin imarında bir takım değişikliklerin meydana geldiği bilinmektedir.

Tabii bu süreç içerisinde Erzurum Şehri, Ruslar tarafından da birkaç kez işgal edilmiş olup, bu işgaller esnasında Ruslar da kendi mesken kültürlerini burada uygulamaya çalışmışlardır. Ancak bu uygulamalar çok da kalıcı olmamış, Türk mesken kültürüne ait yapılar varlığını korumuştur. Mesken mimarisinin tanımlanmasında Erzurum Şehri için en önemli zorluklarından birisi de birçok yıkıcı depremin Erzurum Şehri’ni ve çevresini tahrip etmiş olmasıdır. Arşiv kayıtlarına göre, özellikle 1859 yılında meydana gelen deprem, şehrin resmi ve özel binalarının üçte ikisini yıkmıştı. Şehrin yeniden imar edilmesi sırasında da eski tip meskenler yeni bir tarzla inşa edilmeye başlanmıştı. Dolayısıyla, klasik Osmanlı dönemlerindeki Erzurum evleri büyük ölçüde şekil değiştirmiş ve yeni bir mimari görünüm kazanmıştır.

Özellikle meskenlerin inşasında kullanılan malzemeler ve uygulanan inşaat teknikleri ile deprem riskini en aza indirebilmek için özel sistemler kullanılmıştır. Geleneksel Erzurum evlerinin inşasında çalışan ustalar ile yapılan mülakatlarda ilgi çekici bilgilere ulaşılmıştır. Bazı geleneksel meskenlerin dış duvarları yapılırken yörede köşe taşı adı verilen büyük kesme taşların içerisi oyulmuş ve bunun içerisinden kurşun akıtılarak meskenin yıkılma tehlikesi en aza indirgenmeye çalışılmıştır.

* Bir başka özellik ise meskenlerin duvarlarının içerisinden yörede hatıl adı verilen ve uçları duvarların köşelerinden birbirine kenetlenmiş genellikle 15×15 veya 10×10 ebatlarında ahşap malzeme ile hem duvarların dengede kalması hem de duvarın yığma yükünün azaltılması plânlanmıştır. En önemli özelliklerinden biri de deprem esnasında bu hatılların esneme sağlayarak, duvarların yıkılma tehlikesini azaltmaktır.

Kültür ve sanat tarihi açısından büyük önem taşıyan ve Türk insanının sosyo-kültürel hayatının önemli bir parçasını teşkil eden Erzurum evleri, temel ilkeler ve genel karakter açısından, geleneksel Türk ev mimarisi ile paralellik göstermektedir. Bununla beraber bulunduğu coğrafi konum itibari ile de kendine has özellikleri bulunmaktadır. Konut tipleri ve konutlarda kullanılan yapı malzemeleri, bölgenin genel özelliklerini yansıtmaktadır. Bu özelliklerin belirleyicilerinden birisi Doğu Anadolu Bölgesi’nin soğuk iklimi, bir diğeri ise taş malzemenin bolluğudur. Buna bağlı olarak Erzurum’da apayrı bir ev ve plân tipi ortaya çıkmıştır.

Mesela Erzurum evlerinin özelikle malzeme bakımından yapısal analizi yapıldığında, meskenlerde masif ve kaplama olarak kullanılan taşların hemen hepsini volkanik kütleler teşkil ettiği görülür. O zaman öncelikle karşımıza çıkan gerçek şudur ki yakın çevreden kolaylıkla temin edilebilen taşlar ve toprak ana malzeme olarak kullanılmıştır.

Bunun yanında yörenin şiddetli karasal iklimi, bu malzemelerin kullanılışını yönlendiren en önemli faktör olmuştur. Ayrıca Erzurum Ovası ve çevresinde taban suyu seviyesinin yüksek olması da meskenlerin inşasını etkileyen önemli faktörlerdendir. Taban suyu seviyesi yüksek olduğu için evlerin temellerine iri çakıllar ve taşlar doldurularak temellerin yükseltilmesi düşünülmüş ve taban suyunun yükselmesine karşı tedbir alınmıştır.

Geleneksel Erzurum evleri hakkında dünyaca ünlü seyyah Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde çeşitli gözlemlerini kendine özgü üslubu ile aktarmıştır. Evliya Çelebi, geleneksel Erzurum evlerinin tamamı kargir ve taş binalardır. Genellikle tek katlıdır ve iki katlısı nadirdir. Zira kışı çok sert ve açık havası az olduğundan on ay ve on bir ay kar yağdığı çok vaki olmuştur, derler. Bundan dolayı genellikle evleri tek katlı olup dam ve çatılarında birer muşammalı bacaları ve keçe kaplı kapıları olup hamam gibi ibadethaneleri vardır.

Bunun yanında dikkat çeken özelliklerden birisi de meskenlerin duvarlarının genellikle birbiri ile bitişik bir düzen içerisinde yapılmasıdır. Bu özellik, kış şartlarının zorlu olmasına karşı bir önlem olarak düşünülmüştür. Ancak tek sebebi bu değildir. İnsanların bir arada yaşama kültürü edinmesi ve ortak paylaşımlar içerisine girmesi ile beraber komşuluk ilişkileri güçlenmiş ve şehirleşmenin öncelikli aşamalarından birinin kat edilmesi de, meskenlerin duvar duvara yapılmasında etkili bir faktör olmuştur. Çünkü şehri diğer yerleşmelerden ayıran önemli unsurlardan biri konutların birbiri ile duvar duvara inşa edilmeleridir.

Türk mesken mimarisinin incelenmesinde iki farklı yapı üzerinde durmamız bu konuyu daha anlaşılır hale getirmemiz bakımından faydalı olacaktır. Bunlardan birincisi kullanılan malzemeye göre geleneksel konutlarda çevre ile uyumlu bir yapının olup olmadığı hususudur. Bir diğeri ise meskenlerin, plân bakımından geleneksel Türk mesken mimarisi ile uygun olup olmadığıdır. Bunları Erzurum Şehri’ndeki geleneksel konutlar açısından ele almak gerekmektedir.

Erzurum Şehri’nde yer alan geleneksel meskenler genel itibarı ile Türk mesken mimarisinin izlerini açık bir şekilde taşımaktadır. Öncelikle Türk mesken mimarisinin en önemli göstergelerinden olan plân elemanları; avlu, odalar, tandır evi (aşhane, mutfak, ev), sofa gibi unsurların tamamı, geleneksel Erzurum evlerinde mevcuttur. Bu unsurların tek tek incelenmesi plân tiplerine göre incelemede büyük kolaylıklar sağlayacaktır, dolayısıyla öncelikle bu unsurların tek tek ele alınması gerekmektedir.

Avlu (Aralık, Havlu)

Geleneksel Türk mesken mimarisinin önemli plân elemanlarından bir olan avlu, evin önünde bulunan ve eve ait olan bir bölümdür. Eski Osmanlı kitaplarında, avlunun “çitle çevrilmiş” olanına “avla” derlerdi.  Erzurum evlerindeki avlu ise Türk evindeki açık avlunun bir karşılığıdır.  Ancak burada Erzurum’un mevcut coğrafi şartları, bazı farklılıkların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Öncelikle diğer bölgelerde evin dışında kalan avlu, Erzurum’da özellikle kış aylarındaki olumsuz iklim koşullarından, özellikle de hava sıcaklıklarının kış aylarında -30, -35 oC’a kadar düşmesinden dolayı, evin içerisine dâhil edilen bir unsur haline gelmiştir.

Buna bağlı olarak da diğer bölgelerdeki Türk Evi plân tiplerinin dışına çıkarak sofasız, iç avlulu tandır evli olarak isimlendirilen ve kendi içerisinde alt tipleri belirlenebilen ev tipleri ortaya çıkmıştır.  Evin hemen girişinden itibaren görülen avlu diğer odalara veya tandır evine girişi sağlayan veya bu dağıtımı gerçekleştiren kapalı bir ev elemanı haline gelmiştir. Dolayısıyla ister tek katlı, isterse de çift katlı olarak inşa edilmiş evlerde avlular, tandır evi ile bağlantılı olarak evin plânını şekillendiren en önemli bölmelerinden birini oluşturmaktadır.

Geleneksel Erzurum evlerinde avlu, hem tek katlı basit meskenlerde hem de iki katlı olan daha iyi donanımlı meskenlerde plânın en önemli unsurlarından biridir. Tandırevinin zemin kat plânı içindeki yerine göre, ince uzun veya kare plânlı olabilir. Örneğin, tandırevi evin arkasında ise avlu ince uzun, tandırevi ortada ya da önde ise avlu kare plânlı olarak inşa edilmektedir.  Erzurum evlerindeki haremlik ve selamlık bölümlerine ayrı ayrı geçişler de avlular üzerinden gerçekleştirilmektedir.

Haremlik kısmına veya haremlik olarak kullanılan tandır evine geçiş genellikle giriş katından yapılırken, selamlık bölümüne geçiş ise genellikle merdivenler vasıtası ile üst kattan yapılmaktadır. Evin avlu kısmından haremlik kısmına veya tandır evine doğru geçilirken haremliğin kendi avlusu içeri girenleri karşılamaktadır. Avlular genellikle yöresel deyimiyle sal taşı adı verilen geniş bazalt taşlarla döşenmiştir. Ayrıca avlularda ceferlik adı verilen ve içerisine küçük eşya saklama yerleri bulunmaktadır. Ceferliklerin dış yüzeyleri süslü ahşap oymalarla süslenmiş ve evin görünümü daha iç açıcı hale gelmiştir.

Erzurum evlerinde avlularda bulunan bir diğer eleman ise hela olarak adlandırılan tuvaletlerdir. Tuvaletler, ağır kış şartlarına rağmen avlunun uzak bir köşesine inşa edilmiş ve kıbleye dönük olmaması için özel bir gayret gösterilmiştir. Çünkü İslam inancına göre pis olan şeylerin kıbleye dönük olmamasına dikkat edilmelidir. İslam inancını en iyi yaşayan ve yaşatan milletlerden biri olan Türk milleti de inşa ettiği evlerde dahi İslami geleneklere göre hareket etmiş ve pis olan şeylerin kıble tarafında olmamasına gayret sarf etmiştir.

Geleneksel Erzurum meskenlerinde avlularda dikkat çeken önemli özelliklerden birisi de pencerelerin zemine yakın değil de duvarın yüksek kısımlarında ve küçük pencereler halinde bulunmasıdır. Özellikle kış mevsiminin uzun ve çok soğuk geçmesi sebebiyle, pencerelerin, zeminden oldukça yüksekte ve çoğunlukla kapı üzerinde ve küçük pencere şeklinde yapılması söz konusudur. Çünkü hem evin sıcaklığını muhafaza etmek hem de dışarıdaki soğuk havanın içeriye girmesini engellemek amacıyla büyük pencereler inşa edilmemiştir. Eskiden Erzurumlular kış aylarında sıcaklığından faydalanmak için genellikle tandır evlerinde otururken, sıcak yaz aylarında ise serinliğinden de istifade etmek için avlularda oturmayı tercih etmekteydiler.

Tandırevi geleneksel Türk mesken mimarisi içinde Erzurum evlerini diğer bölgelerdeki evlerden ayıran en önemli unsurlardan biridir. Çünkü diğer bölgelerde geleneksel mimarinin plânsal ve yapısal özelliklerini incelediğimizde tandırevi gibi bir bölmenin olmadığını, bunun yerine, daha çok ev veya mutfak adı verilen kısımların olduğunu görüyoruz.

Tandırevi (Aşhane, Mutfak, Ev)

Dünya üzerindeki birçok kültürde mutfak evin içinde ayrı bir alanda inşa edilmiştir. Çünkü diğer medeniyetlerde sadece yemek pişirmek veya hem yemek pişirmek hem de yemek yeme amacıyla kullanılmıştır. Mutfakların ayrı bir bölümde inşa edilmesinin amaçları arasında yemek kokularının evin diğer bölümlerine geçmesini önlemek veya evde yangın çıkma tehlikesinden dolayı evi koruma altına almak gibi unsurlar düşünülmüştür.

Tandırevi, oturma, dinlenme, yemek pişirme, yemek yeme ve yatma gibi faaliyetlerin yapıldığı yerdir. Oturma mekânından ayrı ve toprakla bağlantılı olma zorunluluğu dolayısıyla tandır evleri genellikle, evlerin alt kısmında ve ayrı bir ünite olarak inşa edilmişlerdir. Tandırevi, evin giriş kapısının tam karşısında ve tandır başı, küçük ocak, yanlarda ise terek olarak adlandırılan raflar yer alır. Görüldüğü gibi Türkiye’nin geleneksel mimarisini etkileyen birçok unsur vardır. Ancak belki de hiçbir yerde mutfaklar Erzurum’da olduğu gibi evin plânını ve kubbeli çatı örtüsü ile evin dış görünümünü etkilememiştir. Mutfaklar ev plânı içinde kendi başına bir bütündür, mutfak evin en önemli kısmı ve hatta merkezi sayılır.

Erzurum evlerinde tandır evinin önemli donatı elemanlarından biri olan terekler, evin iç duvarı üzerine ahşap malzemeden yapılmış ve üzerleri süslenmiş kat kat ahşap raflardan oluşan tandır evinin vazgeçilmez bir unsurudur. Bu raflarda küp, havan, güveç, kantar, satır, fener, tabak, tepsi gibi gereçlerle her çeşit otantik ve etnografik eşyalar bulunurdu. Tereklerin tandır evindeki görünüşü ve düzenlenmesi son derece önemlidir. Tereklerin biçimlenmesinde bakır kapların çeşitliliği ve boyutları da etkilidir. Erzurum evlerinde tereklere dizilen bakır kaplar ve diğer mutfak gereçleri belli bir düzen içerisinde yerleştirilmektedir. Hatta evin hanımının bu malzemelerin dizilişine ayrı bir önem vermesi gerektiği şeklinde bir düşünce vardır. Çünkü Erzurumlularda, evin hanımının temizliği ve maharetli olup olmadığı, bu kapların diziliş şekli ile ortaya çıkar düşüncesi hakimdir.

Tandırevi kapısının sağında veya solunda ise su kurunu olarak adlandırılan taş su haznesi bulunmaktadır. Bunun yanında tandır evinin en önemli kısımlarından biri olan ve seki olarak adlandırılan yüksek oturma yeri vardır. Sekiler iki yarı şekilde inşa edilmişlerdir. Bunlardan birincisi yüksekten seki adı verilen oturma yeridir. Bu yüksekten sekiler genellikle ahşaptan yapılmıştır ve etrafı süslü ahşap korkuluklar tarafından korunaklı bir hale getirilmiştir. Ayrıca bu sekinin altı genellikle kiler olarak kullanılmaktaydı. Diğer bir seki şekli ise alçaktan seki adı verilen zemini taş malzemeden inşa edilen ve etrafı aynı yüksek sekilerde olduğu gibi ahşap korkuluklar tarafından çevrilen oturma yerleridir.

Sekilerin Erzurum evlerinde ayrı bir özelliği bulunmaktadır. Gündüz saatlerinde özellikle eve gelen kadın misafirlerin ağırlandığı, oturulup sohbet edildiği yerlerdir. Akşam saatlerinde ise ev halkının oturup bir arada yemek yediği veya eve gelen yakın akrabaların ağırlandığı oturma yerleridir. Ev halkı için özellikle soğuk kış günlerinde tandır evinin sıcaklığından faydalanmak için oturulan, sıcak yaz günlerinde ise etrafı kalın taş duvarlarla çevrili olan ve tandır yanmadığı sürece serin olan en rahat oturma yerleridir.

Tandırevinin en önemli özelliklerinden birisi de yöre halkının karlanguş veya kırlangıç adını verdiği çatı örtüsüdür. Tandırdan çıkan dumanın kolayca dışarı çıkması ve ortamın ferah olması için, kırlangıç çatı biçimi çok uygundur. Bu örtü Anadolu’da Erzurum, Bayburt, Gümüşhane ve Sivas gibi yörelerde yaygınlık kazanmıştır.

Kırlangıç veya karlanguş adı verilen örtü şeklinin adı mimarlar tarafından tüteklikli örtü adıyla anılmaktadır. Tüteklikli örtü, açıklığı eldeki kiriş boyutlarını aşan kare veya kareye yakın mekânların örtülmesi için geliştirilmiş bir yapı tarzıdır. Karşılıklı duvarlar arasındaki mesafeyi geçmekte yetersiz kalan kirişler, ilk aşamada köşelerin önüne çapraz olarak yerleştirilerek açıklıklar küçültülür. Bir sonraki aşamada köşe kirişlerinin üzerine bu kez duvarlarına paralel kirişler oturtulur ve konstrüksiyon, çapraz ve paralel kirişlerin almaşık* olarak birbirlerinin üzerine oturtulmasıyla, en yukarıda kenar boyu ortalama 50 cm olan bir kareye ulaşıncaya kadar yükselerek sürer.

Bu örtü tipi, adını merkezdeki karenin muhtemel fonksiyonlarından alır. Batı dillerindeki “fenerli örtü” terimi kimi anıt nitelikli örneklerde de gözlenen aydınlatma fonksiyonuna, “tüteklikli örtü” terimi ise konutta kullanıma özgü olan duman deliği fonksiyonuna gönderme yapar. Mimarların değerlendirmelerinde de özellikle mutfak veya tandır evindeki yemek kokularının ve dumanın çıkması için yapıldığı gerçeği ön plâna çıkarılmaktadır. Bu örtü şeklinde içeriden bakıldığında kubbemsi bir yapı varmış gibi görünse de, dışarıdan bakıldığında bacanın düz olduğu görülmektedir.

Ancak sanat tarihçiler ve mimarlar, kırlangıç örtünün varlığını sadece temizlik veya mimari sebeplere bağlamamaktadırlar. Bu örtü şeklinin dini inançlar ile de birebir bağlantılı olduğunu iddia etmektedirler. Gerçek anlamda bir din olarak kabul edilmese bile, ruhlara, cinlere, perilere emir ve kumanda etmek, gelecekten haber vermek amacı güden bir sihir olan Şamanizm Türklerin eski inançlarından biri olarak bilinmektedir. Bu inanca bağlı olarak, tüteklikli örtünün, içerisinde Şamanist öğeler barındırarak kutsal bir mekân haline getirildiği düşünülmektedir.  Bir mikro kozmos kimliği taşıdığı söylenen bu mekânın, üst üste üç düzlemden gök-yer-yeraltı oluşan Şamanist evren tasavvurunu yansıttığı düşünülmektedir.

Türklerde, kâinat simgesi olan otağın ortasında, kubbenin merkezindeki tügünük denilen duman deliğinin altında taşınır ocak bulunmaktaydı. Hatta Türk mitolojisine göre, otağ kubbe şeklindeki gök ve tabak şeklindeki yerden ibaretti. Kubbenin açık olan kısmından bakıldığında Gök Tanrı’ya, yere bakıldığında ise Asra Yer’e baktıklarına inanıyorlardı. Bu yapı ise evrenselci kozmolojinin en önemli kanıtı olarak gösterilmektedir. Ayrıca Şamanist inancında Batı Türklerinde yedi kat gök, Doğu Türklerinde ise dokuz kat gök inancı vardır. Yer altında ise yedi veya dokuz kat vardır. İnsan ise yeraltı ve gök arasındaki yer de yaşamaktadır. Dolayısıyla bu inanç ile kırlangıç örtünün kat sayıları arasındaki bağlantının da büyük bir benzerlik gösterdiği, Günkut Akın gibi bazı mimarlar tarafından iddia edilmektedir.

Bu örtü şeklini sadece Şamanist öğeler ile açıklamak da pek doğru olmayacaktır. Özellikle İslam dininin etkisi olduğunu da söylemeliyiz. Çünkü İslam dinindeki “yedi kat gök” inancı ile kırlangıç örtünün de genellikle yedi kat inşa edilmesi arasında bağlantı olduğu düşünülmektedir. İslam dinindeki yedi kat gök inancı Kur’an-ı Kerim’de belirtilen ayetlere göre oluşmuştur. Bakara Suresi 29., Fussilet Suresi 12., Mülk Suresi 3., Nebe Suresi 12. ve Talak Suresi 12. ayetlerde yedi kat gökten bahsedilmektedir.
Ayrıca Anadolu’da yerleşen Türklerin yer evi, yurt tipi çadır veya çadır şeklini andıran evleri, Orta Asya iklim koşulları ve yaşam mekânına ilişkin alışkanlıkları, Anadolu konut ve yapım teknikleri ile bütünleşen bir oluşumla Erzurum evlerinde tandır.

başında kendini göstermiştir. Türklere göre, güneşin doğuşu ve batışı ile bu görüntünün tamamında gök kubbe ve onun merkezinde de yurt (ev) vardır. Böylece çadırın ortasındaki açıklık gökyüzüne açılan bir göz iken, kapalı kubbe ise sınırsız olan gökyüzünü temsil etmektedir. Yurdun merkezi ve en kutsal alanı ise ortasında yanan ateşidir.

Erzurum evlerindeki kırlangıç örtünün çadırın tepesindeki açık nokta ile örtü şeklinin yedi kat gök inancı ile ve tandırda yanan ateşinde yurdun merkezi ile olan bağlantısı göz ardı edilemeyecek kadar büyük benzerlikler göstermektedir. Aynı zamanda Tandırevi, evin diğer mekânlarına göre biraz daha alçak yapılmaktadır. Üzerinde kullanılan kırlangıç örtüsü ısı kaybının önlenmesinde de önemli ve etkili bir yöntemdir.

Geleneksel Erzurum evlerinde tandırevi, sadece mutfak olarak kullanılmamaktadır. Aynı zamanda evde yaşayan kadınların en çok vakit geçirdikleri alandır. Çünkü genellikle evin tandır evine açılan bir ya da iki odası bulunmaktadır ve bu odalar hanımlara tahsis edilmiş olup evin haremlik kısmını oluşturmaktadır. Tandır evinde, kadınlar evin ihtiyacı olan ekmeği ve yemeklerini pişirirler. Geri kalan zamanlarında da evin temizliği, dikiş nakış ve kız çocuklarına çeyiz hazırlamak gibi işlerle ilgilenirler. Bilindiği üzere kırsal kesim toplumlarının anlayışına göre, ev işlerinin görülmesi genellikle kadınlara aittir.

Geleneksel Erzurum evindeki tandır evlerinde bulunan önemli elemanlardan birisi de ambarlardır. XIX. yy sonlarında ve XX. yy başlarında sık sık istilaya uğrayan Erzurum’da yokluk ve kıtlıklarla yüz yüze kalan halk, su, un, ekmek, patates, turşu, lahana, peynir gibi temel ihtiyaç maddelerini, yazları serin, kışları sıcak olan bu mekânlarda depolamak sureti ile kışa hazırlanıyorlardı. Ambarların yapım şekli ve malzemeleri incelendiğinde yapıldığı devrin süsleme özelliklerinin de bu ahşap depo üzerinde çok belirgin bir şekilde uygulandığı rahatlıkla görülebilmektedir.

Tandırevlerinin en önemli parçalarından birisi de yöresel olarak kurun adı verilen çeşmelerdir. Geleneksel Erzurum evlerinin altyapı ihtiyaçlarından olan su kanalları bulunmamaktadır. Bunun üzerine evleri inşa edenler kendi bünyesinde bir su deposu olan ve tamamen kesme bazalt taşlardan yapılan kurunlar inşa etmişlerdir. Bu kurunlara saka adı verilen su taşıyıcıları “caggıl” denilen ve sakanın omuzlarındaki uzun bir sopanın her iki tarafındaki kancalara takılan kovaya benzer su kapları ile su taşırlar ve kurunlarını doldururlardı.

Kurunlar bazı evlerde büyük çeşmeler şeklinde yapılırken, bazı evlerde daha küçük, yalakları olan ve burma denilen musluklardan oluşur. Kurunlar, Erzurum evlerindeki süslemeciliğin de önemli göstergelerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Özellikle taş oymacılığının çok güzel örneklerini görebileceğimiz kurunlar da suyun temiz kalmasını sağlayabilmek için de çok iyi zımpara yapılmış olan ahşap kapaklar kullanılmakta ve içme suyunun kirlenmesi engellenmeye çalışılmaktadır. Tabii evin diğer unsurlarında olduğu gibi kurunlarda da ev sahibinin ekonomik durumu ve sosyal statüsü kurunların şekillenmesinde ve süslenmesinde büyük ölçüde etkisini göstermektedir.

Tandırevlerinin genel özellikleri hakkında çeşitli bilgiler verildikten sonra tandır ve tandır başı hakkında da bilgiler vermek gerekmektedir. Tandır, kav denilen bir tür topraktan yapılan, üst çapı daha küçük olmak üzere iki tarafı açık kesik bir koniyi andıran, yere gelen tarafının bir kenarında külve denilen hava deliği olan ve kazılan bir çukura veya özel şekilde hazırlanan tandır başına dikine gömülerek kullanılan bir türfırındır. Tandır başı, tandırevi zemininden 30-40 cm kadar yükseltilmiştir. Tandır başı zeminine tandırlar gömülmüştür. İki katlı ve konak tipi evlerin tandır başlarında genellikle üç boy (büyük-orta-küçük), tek katlı evlerde ise iki boy veya tek tandır görülmektedir.

Tandırın, Erzurum evlerindeki geçmişini incelediğimizde, arkeolojik kanıtlara göre M.Ö. 4000’li yıllara kadar gittiği anlaşılmaktadır. Pulur, Karaz ve Güzelova höyüklerinde yapılan kazılarda kav dan yapılmış olan tandırlar bulunmuştur. Dolayısıyla tandırın geçmişinin Karaz kültürü olarak bilinen döneme ait olduğu söylenebilmektedir. Tandır yapılırken çeşitli teknikler kullanılmaktadır. Toprağının pişirilmesi, kalıbının alınması çukurunun kazılması, etrafının çakıllarla doldurularak desteklenmesi ve etrafının sıvanması özenle ve dikkatle yapılması gereken işlemlerdir.

Erzurum evlerindeki tandırlar sadece yemek pişirmek için kullanılmamaktadır. Yemek pişirmenin yanı sıra ısınma ve banyo yapmak için ihtiyaç duyulan sıcak su temininde de kullanılmaktadırlar. Bu nedenle çok fonksiyonlu özelliklere sahiptirler.
Tandır başında tandırın hava almasını sağlayan ve küllerinin tahliye edilmesi için kullanılan külve adında oyuklar bulunmaktadır. Zeminden 30-40 cm yüksekte inşa edilen tandır başındaki bu yükseklikten faydalanılarak yapılan külvelerden uzun ve ince kürekler vasıtası ile tandırın içinde biriken küller dışarı çıkarılır ve tandırın temizlenmesi sağlanırdı. O yüzden külveler, tandır başının olmazsa olmaz elemanlarından birisidir.

Erzurum evlerinde tandır başlarının en önemli elemanlarından birisi de niş adı verilen kemerli ve küçük oyuklar şeklindeki yapılardır. Nişler özellikle yemek pişirirken her an lazım olabilecek küçük eşyaların ve ihtiyaç duyulan malzemelerin konulduğu yerlerdir. Nişler tandır başında genellikle üç tane olup ev hanımlarının yemek pişirirken malzemelerinin yakın olması bakımından işlerini kolaylaştırıcı özelliktedir. Tandır inşa edildikten sonra, tandırın dumanı veya pişen yemeklerin kokusunun çıkması için tandırın bacasının da yapılması önemli bir gerekliliktir.

Tandırın bacası yapılırken en altta bulunan ağız kısmı tandır başının genişliği ile neredeyse aynıdır. Ancak duman ve koku çıkışını hızlandırmak için baca yukarı doğru çıkıldıkça daralan bir özellik kazanmakta ve hızlı bir şekilde dumanı yukarı doğru çekmektedir. Bacalar genellikle tuğla ile örülmektedir Günümüzde davlumbazların da giriş ve çıkışlarının aynı yöntemle yapıldığı gerçeği düşünülürse, teknolojik yetersizliklere rağmen geleneksel Erzurum evlerini inşa edenlerin doğa ile iç içe yaşadığı ve onunla birlikte yaşayabilmek için çok iyi yöntemler geliştirdikleri görülmektedir.

Tandır evinin en önemli donatı elemanlarından biri de, tandır başının hemen bitişiğinde yapılan ve genellikle tandır başı kemeri ile aynı özellikleri taşıyan, duvara bitişik olan küçük ocaklardır. Bu ocaklara Erzurum ve çevresinde küçük ocak veya baba ocağı adı verilmektedir. Baba ocağı, tandırevinde acele yapılan işler için kullanılmaktadır. İçerisinde tencere veya benzeri kapları koymak için taş kaidesi vardır. Eğer evde acil pişirilmesi gereken bir çeşit yemek veya ısıtılması gereken su ya da banyo suyu gerekiyorsa, tandır başındaki tandırları yakmak yerine hemen yanı başındaki küçük baba ocağını yakılmaktadır. Baba ocağı veya küçük ocak tandırevinde görsel bir güzellik mekânı haline de gelerek içeride modern anlamdaki şömineye benzer bir görüntü oluşturmaktadır.

Kapi Baca

Erzurum Odaları

Türk evindeki odaların en önemli özellikleri kendi başlarına, yapı içinde belirli eylemleri karşılayan birimler olmalarıdır. Göçebelik dönemindeki çadırlar gibi her oda; oturma, yemek yeme, çalışma, yatma gibi eylemlerin gerçekleştiği bir ortamdır. Bu eylemler için gerekli olan çevre parçalarının bir araya gelmesiyle bu odalar biçimlendirilmişlerdir.

Türk evinde her odanın çevresinde bir hizmet alanı gereklidir. Bu da ortak yaşama alanı olan sofa veya diğer hizmet alanlarıdır. Türk ev kültürüne göre odanın kapısını açtığınızda direk olarak odanın içini görmeniz mümkün değildir. Kapıyı açtığınızda önünüze yaşmak duvarı açılır ya da küçük bir dolaba girermişsiniz gibi bir his uyandırır. Çünkü kapıdan oda görünmeyince odada bulunanlar dışarıdaki kişinin geldiğini kapı sesinden anlarlar ve bu sayede toparlanma imkânına sahip olurlar.

Erzurum evlerindeki odalar, geleneksel Türk mesken mimarisinin hemen hemen bütün özelliklerini taşımaktadır. Zemin katta bir veya iki oda bulunur. Bunlardan haremlik işlevi gören bazıları tandır evine, misafir odası işlevi gören odalar ise avluya açılmaktadır. Evlerin birinci katında cepheye hâkim olarak inşa edilen ve genellikle bir çıkma ile belirlenmiş başodalara ayvan oda adı verilir. Bu odalar aynı zamanda selamlık olarak erkek misafirlerin ağırlanması işlevini görürler.

Bu odalara yöresel olarak bazen yazlık adı da verilmektedir. Geleneksel Erzurum evlerinde bulunan odaların yöreye özgü önemli özelliklerinden bir tanesi de pasin örtüğü denilen örtü şeklidir. Bu örtü şeklinin en önemli özelliği tavanda oluşudur. Bunun amacı ise, eğer evin içte kalan odalarından birinde yapılmış ise aydınlatmayı sağlamaktır.

Pasin örtüğü olan odalar güneş ışığını üstten aldıkları için odanın içerisi gün boyu aydınlık olmaktadır. Genellikle tek katlı konutlarda, konutun iç kısımlarında kalan ve kenardan pencere yapılmamış olan yatak odaları, oturma odaları, yörede aşhane adı da verilen büyük odaları tamamen pasin örtüsü (pasin örtüğü) denilen örtü sistemi ile kapatılmıştır. Pasin örtüğü olan odalarda evin bacası düz yapılmamakta, pencerenin yerleştirildiği kısım yüksek yapılırken diğer tarafı alçak yapılmaktadır. Bunun gerekçesi ise yağmur sularının ve ilkbahar aylarında kar erimesi sonucunda ortaya çıkan suların meyilli yapı sayesinde evin içerisine sızmadan tahliye edilmesini sağlamaktır.

Geleneksel Erzurum evlerinde evin duvarları yaklaşık 3-3,5 m. civarında yüksekliklere sahiptir ve odalar ortalama olarak 30 m2 civarında yapılmışlardır. Tabii daha büyük ve daha küçük olanları da görmek mümkündür. Ancak çok küçük odalar yapılmamıştır. İlk bakışta, soğuk kış şartlarının hüküm sürdüğü Erzurum’da bu kadar yüksek ve büyük odalar yapmak çok mantıklı bir uygulama gibi görünmemektedir. Ancak özellikle kış aylarında odaların kapılarının ısı kaybını önlemek için kapalı tutulduğu düşünülürse, bu uygulamanın hava dolaşımı açısından mantıklı bir tedbir olduğu anlaşılmaktadır.

Odalarda duvarların bir kısmı yüklüklerle veya çiçeklik gibi bazı unsurlar ile farklı bir kullanıma ve işleve sahip hale getirilmiştir. Yüklüklerde genellikle yataklar muhafaza edilirken çiçekliklerde ise süs eşyaları vardır ve sadece evin başodasında inşa edilmiştir Bazı odalarda ise kehriz denilen gusülhaneler yapılmıştır. Özellikle günümüzde ebeveyn banyosu gibi bir işleve sahip olan bu unsur aile içi mahremiyeti korumak amacı ile inşa edilmişlerdir.

Odanın giriş kapısına yakın bir yerde, zeminin biraz derinleştirilerek yapıldığı bu alanların üzeri bir kapak ile kapatılır ve odanın halısı bu kapağın üzerine örtülmek sureti ile kehriz saklanır ve burada bir gusülhane olduğu ilk bakışta anlaşılmaz. Bunun yanında bir de, dolapların arkasında inşa edilen ve içerisine sadece bir insanın girebileceği gusülhaneler de bulunmaktadır.

Geleneksel Erzurum evlerinin önemli odalarından birisi de sandık odası denilen bölümdür. Bu odalar, evde bulunan gelinlerin veya evin kızının çeyizlik eşyalarını, kıymetli eşyalarını veya gelin sandıklarını koyduğu daracık veya ince uzun bir şekilde yapılmış olan odalardır. Bu odaların dışında bazı zenginlerin evlerinde, evde çalışan hizmetçilerin barınması için yapılmış olan hizmetçi odaları mevcuttu.
Geleneksel Erzurum evlerinin en dikkat çekici özelliklerinden birisi de evin odalarında bulunan tavan yapılanmaları ve tavan süslemeleridir. Tavanlar yapım tekniğine göre üçe ayrılmaktadır. Bunlar ters tavan, düz tavan ve tekne tavandır.

Tavanlar, odanın ev içerisindeki önemine, ustanın becerisine, ev sahibinin isteklerine ve ekonomik gücüne göre farklı şekillerde yapılmışlardır. Özellikle ahşap oymacılığının çok güzel örneklerinin sunulduğu oda tavanlarında tekne tavan yöntemiyle yapılan örnekler görülmeye değer güzellikler sunmaktadırlar.

Tekne tavanlarda S şeklinde C şeklinde motifler oldukça fazla kullanılmış ve estetik değeri artırılmaya çalışılmıştır. Tekne tavanın tam ortasında yapılan göbek kısmı ise tavanın estetik değerini artırarak dışarıdan taş yığını gibi görünen evlerin içine ne kadar önem verildiğini açık bir şekilde göstermektedir. Bu özellikleri ile iç güzellik düşüncesinin yapılan meskenlerde baskın olduğu ve evde yaşayan insanlarının psikolojik olarak o güzel görünümden etkilenerek daha rahat ve daha sağlıklı bir aile ortamı içerisinde hayatlarını devam ettirme düşüncesi içinde oldukları anlaşılmaktadır.

Bununla birlikte çıtalı tavanlar; farklı renklerin ve desenlerin kullanılabildiği özellikle de köşelerdeki birleşme yerlerinde çok güzel oymacılık örneklerinin görülebildiği Erzurum evlerinin ilgi çekici özelliklerindendir. Hem ahşap hem de alçının kullanıldığı, bazılarının özel boyama teknikleri ile süslendiği tavanlar geleneksel Erzurum evlerine eşsiz bir güzellik katmaktadırlar.  Evlerde uygulanan süslemeler incelenecek olursa ahşap malzemenin, hem iç hem de dış mekânlar da özellikle süsleme amaçlı yapıldığı ve tamamen estetik fonksiyonu ile evin iç açıcı görünüme sahip olması için yardımcı malzeme olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Geleneksel Erzurum evlerinde bulunan odaların özelliklerinden birisi de odalarda kullanılan kapılarla ilgilidir. Bazı evlerde oda kapılarının çift kanatlı yapılmasına rağmen odadaki sıcaklığın muhafaza edilmesi için tek kanatlı kullanıma uygun bir şekilde yapılmıştır. Bu kapılarda aynı zamanda ses yalıtımı sağlanarak, odadaki seslerin dışarı çıkmamasına gayret gösterilmiştir.

Bir başka özelliği ise oda kapılarının arka tarafına dökme demirden yapılmış olan ve kapının her iki tarafının da açılmasını engelleyerek, oda içindeki mahremiyeti korumayı amaçlayan kilit sistemleridir. Bu kilit örneğine sadece konak tipi evlerde rastlanılmasına rağmen, onun kadar güçlü ve korunaklı olmasa bile benzer fonksiyonlu oda kilitlerine birçok geleneksel Erzurum evinde rastlamak mümkündür. Bu sistem sayesinde evde yatılı olarak ağırlanan misafirlerin veya ev sahiplerinin daha rahat ve aile mahremiyetinin daha önemli olduğu gerçeği ön plâna çıkarılmıştır.

Sofa

Geleneksel Türk mesken mimarisinin önemli unsurlarından birisi de sofa adı verilen bölümlerdir. Sofa, odalar arası ilişkiyi sağlayan ve bireylerin toplanmasına olanak veren ortak alandır. Odalar, genellikle doğrudan sofaya açılırlar. Sofa bir ya da iki yandan kapalı olabildiği gibi ortada da olabilir. Türk evini, Batı evinden ayıran en önemli özelliklerden birisi odaların sofaya açılmasıyla, bu mekânın hareket merkezi özelliğini kazanmasıdır. Türk evinin bu belirgin özelliğini inceleyen birçok araştırmacı, sofanın ev içindeki yerine ve şekline göre evin plân tipini belirlemeye çalışmışlardır.

Sofa kavramını en farklı şekilde aktaran ise Prof. Dr. Bahaeddin ÖGEL olmuştur. Ögel, sofa için şöyle bir tanımlamada bulunmuştur: ”Türklerin kendi evlerine salon yapmaları eskiden beri var olan bir uygulamadır. Türk mimarisine salon Çin kültüründen geçmiştir. Bu sebeple salona Uygur metinlerinde Tang adı verilmiştir.

Bu aynı zamanda bir tören salonu anlamına gelmekteymiş. Salon daha sonra Türkçeye ayvan veya sofa sözleri ile girmiştir. Türkler, çoğu zaman salonu kapıdan giriş yeri veya ön oda anlayışı ile adlandırmışlardır.” Görüldüğü gibi Ögel, sofa ile salon kavramlarının aynı kökenden geldiğini ifade etmektedir. Bu ifadeyi de, geleneksel Erzurum evlerinde üç tarafı açık olan ve aydınlık bir misafir ağırlama yeri olan sofalarda görülmesi, geleneksel Erzurum evlerinin Türk kültürüne göre inşa edildiğinin bir kanıtıdır.

Geleneksel Erzurum evinde ise sofa, iklimin etkisiyle küçülmüş, odalar arası bir geçit yeri halini almıştır. Sofanın fonksiyonunu ise birinci katta yer alan avlu ve tandırevi üstlenmiştir. Sofanın fonksiyonel olarak böyle kullanılıyor olması geleneksel Erzurum evlerinin, bu yönüyle geleneksel Türk evi plân tiplerine uymadığını göstermektedir. Ancak geleneksel aile tipinin hâkim olduğu ve ataerkil yapı olarak nitelendirilen kalabalık nüfus yapısına göre biçimlenen, aynı zamanda ekonomik durumu iyi olan ailelerin ikamet ettiği evlerde bu yapı iç sofalı veya orta sofalı plân tipine uygunluk göstermektedir.

Alt katta bulunan sofadan yukarı çıkılan merdivenlerden çıkınca alt kattaki sofadan daha büyük olan bir orta sofaya ulaşılır. Bu orta sofa, ön cepheye, konsollar üzerine bir çıkma yaparak üç yanı pencereli balkon şeklinde açılır. Sıcak havalarda aile fertleri bu aydınlık ve ferah mekânda toplanarak vakit geçirirler.

Hela (Tuvalet)

Türk kültüründe temel ihtiyaç olarak temiz hava evin biçimlenmesinde etkilidir. Bu anlayış dünya görüşü ve din ile de beslenir ve desteklenir. Nitekim tuvalet kokusu benimsenmediği için tuvalet geleneksel Türk evinde iç mekânda değil, dış mekânda, yani avludadır. Hatta avlunun eve en uzak ve gözden ırak köşesindedir.

Geleneksel Erzurum evlerinde de helalar, özellikle kış aylarındaki çok soğuk hava şartlarına rağmen ya bahçeye, ya avlunun en uzak noktasına, ya da evin hemen dışına inşa edilmiştir. Erzurum meskenlerindeki bu yapılaşmanın üzerinde hem Türk-İslam kültürünün hem de yetersiz olan kanalizasyon ve su şebekelerinin rolü olduğu muhakkaktır. Ancak günümüze doğru gelindiğinde, tuvaletlerin mahrem özelliği ve gelişen teknik imkânlardan dolayı bu helalar evin içine alınmışlardır. Zaten toplu konut uygulamalarında tuvaletin evin dışında olması söz konusu bile edilmemektedir. 40 yıllık sürede inşa edilen bütün konutlarda tuvaletlerde dâhil evin tüm bölümleri, evin içinde inşa edilmiştir.

Erzurum’da Kiler

Tandır evine bitişik bir mekân olarak düzenlenen kilerde, içerisinde kuru gıdaların saklandığı ambarlar, turşu küpleri ve kavurma kazanları yer alır. Ayrıca evde sürekli kullanılmayan ve fazla olan malzemelerde yine kilerde muhafaza edilir. Bu kilerler sayesinde hem ev içerisinde bulunması gereken ama sadece ihtiyaç duyulduğunda kullanılan eşyalar kalabalık ve çirkin bir görüntü oluşturmazlar, hem de tandır evindeki ambarlara sığmayan kışlık erzaklar buralarda muhafaza edilirlermiş.

Erzurum Kapıları

Anadolu’nun diğer bütün bölgelerinde inşa edilen evlerde olduğu gibi Erzurum evlerinde de kapıları iki ana grup içerisinde incelememiz gerekmektedir. Bunlardan birincisi cümle kapısı adı da verilen ana giriş kapıları iken, ikincisi oda kapılarıdır.
Erzurum evlerinde iki farklı şekilde cümle kapılar bulunmaktadır. Büyük konak tipi evlerde kapılar iki kanatlı, olarak her iki tarafa açılabilen özellikte inşa edilmişlerdir.

Bu kapı tipi özellikle Osmanlı döneminin sonuna doğru yapılan evlerde görülmektedir. Kapıların, özellikle rüzgârın az etki ettiği cephelerde yapılması dikkat çekicidir. Çünkü yaz aylarında tozdan etkilenmemek, kış aylarında ise kar birikmesi olayından kaçınmak için rüzgârdan etkilenmeyen cephe, giriş kapısı için en uygun konumda bulunmaktadır.

Bu kapılar çam ağacı ile oldukça kalın bir şekilde yapılmış olup, sokağa bakan yüzeyleri sac ile kaplanmıştır. Üzerlerindeki kaplama olarak kullanılan sac levhayı kapıya tutturabilmek için kabara adı verilen çiviler kullanmışlardır. O yüzden bu tür kapılara yörede kabaralı kapı denilmektedir. Genişliği 120-150 cm arasında olan bu kapılarda özel bir kilit sistemi kullanılmıştır. Kapılardan sağda olan kanatta bulunan ve yörede kitlek adı verilen sürgülü kapı sistemi, sol kanatta bulunan yaka ile birleştirilerek kapıyı kilitlemektedir. Ayrıca her iki kanadın içten kol demiri ile güvenliği artırılmakta ve kapının dışarıdan zorlamalara karşı açılması engellenmektedir.

Tek kanatlı kapılar ise çift kanatlılarda olduğu gibi sarıçam ağacından biçilmiş kalın tahtalardan yapılmış ve sokağa bakan yüzeyi bazı evlerde sac ile kaplanırken, bazı evlerde kaplama yapılmamış, tamamen ahşap malzemedir. Bu kapıların eve bakan yüzeylerinde Z şeklinde 10×10 ebadındaki ahşap malzeme ile kuşak yapılmış bu kuşakta, kapının sokak tarafından çakılan ve iç tarafından çıkarıldıktan sonra uçları bükülen yörede mısmar adı verilen büyük çiviler ile desteklenmiştir.

Hem iki kanatlı kapılarda hem de tek kanatlı kapılarda birkaç kilitleme sistemi ile çalışan ve zırza adı verilen özel kilit sistemi uygulanmış ve kapının sadece bir defa kilitlenmesi yerine, daha fazla kilitle daha fazla güvenlik tedbiri alınmıştır. Bu kilitler de yeterli görülmemiş kapının eve bakan tarafında bir ucu duvarda kalın bir halka ile bağlanmış olan diğer ucu ise kanca şeklinde yapılarak kapının arkasında bulunan halkaya takılan çelik bir kol demiri ile desteklenmiştir.

Erzurum evlerinde kapıların üzerlerinde tokmaklar yapılarak, dışarıdan gelen birinin sesinin duyurulması amaçlanmıştır. Erzurum halkı bu tokmaklara genellikle elcek adı vermişlerdir. Kapı tokmakları dökme demirden veya pirinç malzemeden imal edilmiştir. Eski Erzurum evlerinde kapı tokmakları süslü metal malzemelerden yapılmış olup; geometrik şekilli kapı tokmakları, insan eli şeklinde kapı tokmakları, bitkisel motifli kapı tokmakları ve hayvan figürlü kapı tokmakları şeklinde dört ana grupta toplanmaktadır.

Bu kapı tokmakları iki ayrı büyüklükte yapılmışlardır. Bunlardan büyük olanı eve gelen erkeklerin kullandığı tokmaktır ve daha fazla ses çıkardığı için evde yaşayanlar bu sesten dolayı gelen kişinin erkek olduğunu anlarlarmış. Küçük tokmak ise kadınların kullandığı tokmaktı ve sesi daha az olduğu için gelen kişinin kadın olduğu anlaşılırmış Geleneksel Erzurum evlerindeki kapıların dikkat çeken bir diğer özelliği ise yörede tırhıç adı verilen ve dış kapının üzerine yerleştirilen ahşap kapı kafeslerdir.

Özellikle yaz aylarında havalar sıcak olduğu için evin içinde oturan kadınlar cümle kapısını açarlar, ancak tırhıç kapıyı kapatarak evin içinin görülmesini engellerlerdi. Çünkü tırhıç kapıların yapılma amacı evin içinin görülmeden havalandırılmasını sağlamaktır. Tırhıçlar, aynı kapılarda olduğu gibi tek kanatlı veya çift kanatlı şekilde yapılmakta ve görsel açıdan da Erzurum evlerine farklı bir özellik katmaktadır.

Genellikle kadınlar komşuları ile sohbet ederken tırhıç denilen kapıların iç tarafında otururlarmış ve misafir olarak gelen kadın kendi evine gelen giden olup olmadığını da tırhıçlardaki aralıklardan kontrol edermiş Geleneksel Erzurum evlerinde cümle kapılarının dışında oda kapıları da ayrı bir önem arz etmektedir.

Erzurum evlerinde kapılar özellikle sıcaklık muhafazasını ve ses yalıtımını sağlamak için çift katlı ve çift kanatlı olarak yapılmışlardır. Bu kapıların bazılarına keçe ve deri kaplama uygulaması da yapılarak kapıların sıcaklığı koruma özelliği artırılmaya çalışılmıştır. Yaz aylarında çift katlı kapıların bir katı ya açık bırakılırdı ya da sökülerek kış aylarına kadar tek kat olarak kullanılırdı.

Çift katlı kapıların bazı örneklerinde bir katında pencere uygulaması yapılarak ışığın sofaya doğru ulaşması sağlanırken bazılarında ise pencere uygulaması yapılmamıştır. Oda kapılarının duvara bağlantısını sağlayan söveler (kasalar) de, geleneksel Erzurum evlerinde farklı bir özelliğe sahiptir. Bazı Erzurum evlerinde duvarların kalın olmasından dolayı kapılarının söve genişliği 70 cm ye kadar ulaşabilmektedir. Hatta bazı kapı sövelerinin üst tarafında ahşap oymacılığı ile yapılmış olan dini motifler mevcuttur.

Kontlar

Duvarlar yapılırken pencerelerin altından ve üstünden geçirilen ve deprem esnasında esnemeyi sağlayan hatıllara, dik bir şekilde saplanan ahşap malzemeler kontlardır. Kontlar evin dışına doğru çıkmalar yaparak hem eve estetik açıdan farklı bir özellik katmakta, hem de evin dış yüzeyinde yapılması gereken olası bir onarım esnasında üzerlerine kalaslar yerleştirilmek sureti ile bir iskele vazifesi görmektedirler.

Ayrıca bu kontlarda eskiden ev hanımları kurutulması gereken gıda malzemelerini asarak, güneş ışığında kurumalarını sağlarlardı. Kontların günümüzde rastlayabileceğimiz örnekleri arasında Hanağası Evi ve Zırnıklı Vehbi Bey Evi gösterilebilmektedir. Yaklaşık 300 yıl önce (1736) inşa edilmiş bulunan Zırnıklı Vehbi Bey Evi’nin inşasında kullanılan kontlar deforme olmasına rağmen hâlâ mevcuttur.

Çıkmalar

Geleneksel Türk mesken kültürünün en güzel uygulamalarından biri olan çıkma tekniği Erzurum evlerinde de uygulanmıştır. Türk evinde, çıkma ve saçaklar yardımıyla, odaların genişlemesi, aydınlatılması, havalandırılması, manzaraya açılması, yağmurdan korunması gibi imkânlar elde edilmiştir. Bu çözümlere ulaşırken de hiçbir zaman estetik ilkelerden ayrılma söz konusu olmamıştır.  Ayrıca cephenin, çıkma cumba ve saçakları, Türk şehirlerindeki sokaklara derinlik ve perspektif kazandırmıştır. Şehrin fiziksel yapısına göre uzanan ve kıvrılan bu sokaklar Türk şehirlerinin en karakteristik özelliği olmuştur.

Erzurum evlerinde beş farklı çıkma türü uygulaması görülmektedir. Bunlar; kat çıkmaları, gönye çıkmalar, payandalı çıkmalar, konsol çıkmaları ve açık konsollu çıkmalar şeklinde sınıflandırılmışlardır. Çıkmalar evin cephesine göre değişiklik göstermektedir. Eğer ev tek cepheden sokağa bakıyor ise genellikle ayvan oda ileri doğru yaklaşık bir metrelik bir çıkma yapmaktadır.

Eğer evin iki veya üç cephesi sokağa bakıyor ve çevresi açık ise, ön cephenin tamamı çıkmayla ileri doğru yapılmıştır. Bu tür çıkmalarda ise yükü azaltmak için taş malzeme yerine duvarları ocak tuğlası ile örmüşlerdir. Çıkmalar bazen de sokağın durumuna göre ev biraz eğik bir açıyla inşa edilince bu çarpıklığı gidermek için düzenleme yapmıştır.

Erzurum evlerinde çıkmalar yapıldıktan sonra genel anlamda taş yığını olan evi görsel açıdan canlandırmak için alt yüzeyleri ahşap süslemeler ile desteklenmiş ve Türk mesken mimarisinin güzel örnekleri ortaya çıkarılmıştır. Bazı evlerde çıtalı süslemeler yapılırken bazılarında S ve C şeklinde kıvrımlarla birlikte estetik bir görünüme kavuşması amaçlanmıştır.
Bazı Erzurum evlerinde de ayvan odaya balkon ilaveleri yapılarak dış cephenin görsel anlamda güçlendirilmesine ve daha çekici hale getirilmesine çalışılmıştır.

Çörtenler

Geleneksel Erzurum evlerinin çatıları, genellikle düz ve topraktan yapılmış damlardan meydana gelmektedir. Toprak damlarda da yağmur yağdığı veya kar erimeleri başladığı zaman suyun evin içine doğru akması sorunu yaşanabilmektedir. Bu sorunu ortadan kaldırabilmek için suyun damın üzerinden dışarı tahliye edilmesi gerekmektedir.

Bu amaçla evleri damlarından ileri doğru çıkıntı yapan ve çörten adı verilen oluklar yapılmıştır. Çörtenler taştan, pişmiş topraktan veya ağaçtan yapılmışlardır. Bu malzemeler içerisinde ağaçtan veya pişmiş topraktan yapılmış olanların tahrip olma ihtimali yüksek olduğu için, daha uzun ömürlü ve daha dayanıklı olan genellikle bazalt taş ile yapılan malzemeler tercih edilmiştir. Çörtenlerin yuvarlak veya dikdörtgen kesitli olanları olduğu gibi stilize hayvan başı şeklinde yapılmış olanları da mevcuttur.

Erzurum Pencereleri

Geleneksel Erzurum evlerinde pencereler soğuk kış şartlarının etkisinden dolayı küçük tutulmuş ve genellikle çift katlı olarak yapılmıştır. Pencerelerin çerçeveleri dış yüzeye yakın tutulmuş ve dış yüzeyinde damlalıklar yapılmıştır. Duvarların kalın olmasından dolayı pencerelerin içerisine doğru genişlediği ve ışığı yaydığı görülmektedir.

Ayrıca pencerelerin iç taraflarında kalan boşluklarda ahşap malzeme ile kaplanarak görsel açıdan düzenleme yoluna gidilmiştir. Çift katlı ve çift kanatlı pencerelerin en önemli özelliklerinden birisi de iç taraftaki pencereler içe doğru açılırken, dış taraftaki pencereler dışarıya doğru açılmaktadır.

Kapi Baca 3

Yine her iki pencerenin arasına birçok evde demir korkuluklar da eklenmiştir. Pencerelerin bir diğer önemli özelliği de sokaktaki insan ile evin içi arasındaki bağlantıyı sınırlamasıdır. Çünkü duvarların kalın oluşu, çıkmaların ve cumbaların oluşu sebebi ile üst kat pencerelerine doğru sokaktan bakıldığında evin içi görülememektedir. Ancak evin içinden bakıldığında dışarısı görülebilmektedir. Bu özellikleri ile pencereler konut içerisindeki mahremiyet anlayışı ile paralel bir şekilde inşa edilmişlerdir.

Pencerelerin önemli bir farklılığı ve özelliği de köşe pencere uygulamasının yapılmış olmasıdır. Köşe pençeleri ayvan odanın sokağa hâkim kısmını teşkil edecek özellikte yapılmıştır. Eğer cephede bütün halinde çıkma yapılmışsa her iki köşede de köşe penceresi uygulamasının yapıldığı örnekler bulunmaktadır.

Geleneksel Erzurum evlerinde özellikle Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yapılan evlerde pencerenin dışında da kapılardaki tırhıçlara benzer kanatlar yapılmıştır. Ahşap kanatlar bazı evlerde pencerenin tamamını kapatabilirken bazı evlerde ise pencerenin sadece alt tarafını kapatmaktadır. Bu kanatlarda dışa doğru açılmakta ve pencereler açıldığı zaman ahşap kanatlar kapatılarak evin içinin görülmesi engellenmeye çalışılmaktadır.

Ahır (Kom)

Ahır kelimesi, Farsça kökenli bir kelimedir. Ancak Türkçeye, Selçuklular döneminde akur şeklinde girmiştir. Anadolu’da da aynı kelime aynı şekilde kullanılmıştır. Bazı Orta Asya Türk kavimlerinde ise akır sözü, yalnızca yemlik anlamında kullanılmıştır.

Ahir

Erzurum’un sahip olduğu coğrafi şartlar gereği, halkın çoğunluğunda temel ekonomik faaliyet hayvancılık olmuştur. Bu sebeple, Erzurum’da ahırlar, geleneksel meskenlerin vazgeçilmez birimleri haline gelmişler ve genellikle evlere bitişik olarak inşa edilmişlerdir. Evlere bitişik olarak inşa edilmesinin nedeni, hem hayvanların sıcaklığından faydalanabilmek, hem de hayvanların göz önünde ve güvenli bir ortamda olmalarını sağlamaktır.

Ahırlar genellikle dikdörtgen, bazen de kare plânlı olurlar. Ahırların içerisinde hayvanların bağlandığı ahşaptan yapılmış yalak şeklinde yemlikler veya halkın yerel deyimiyle müsürlükler, su kurunları ve ahır sekisi gibi kısımlar bulunmaktadır. Bunlardan özellikle ahır sekileri, Erzurum evlerindeki önemli unsurlardan bir tanesidir.

Çünkü olumsuz iklim şartlarından dolayı sıcak bir ortamda oturmak amacı ile inşa edilen ahır sekileri zamanla oturma ve yatma yeri olarak şekillenmiştir. Yerden 1,5 m. kadar yükseklikte, ahırın tamamını görebilecek bir köşesinde yapılan sekiler sohbetler etmek, dinlenmek, hatta uyumak amacıyla düzenlenmiş eklentilerdir.

Geleneksel Erzurum evlerinde inşa edilen ahırların üzeri dikdörtgen olan plânına göre uzun kenarları aşağı doğru meyilli bir şekilde yapılırken kısa olan kenarlarında ise genellikle ışığın içeri girmesini sağlayacak pencereler yapılırmış. Bu şekilde yapılmasının gerekçesi ise meyilli baca örtüsü sayesinde yağmur suları ve kar erimeleri sonucunda ortaya çıkan sular daha kolay bir şekilde tahliye edilebilmesidir.

Merek (Samanlık)

Merek (samanlık) geleneksel Erzurum evlerinin eklentilerinden birisidir. Evin ayrı bir bölümünü teşkil eder ve çok zaman ahırların bitişiğinde yer alır. Merekler çok basit olarak inşa edilmişlerdir. Bazılarında ışık girmesi için yapılmış bir pencere veya ışıklık bile yoktur.

Çok basit bir şekilde ve bazalt taşlardan inşa edilen bu mereklerde genellikle hayvanların kışlık yiyecekleri ot veya samanlar depolanır. Evde fazla olan malzemelerin bir kısmı buralarda muhafaza edilir, bir kısmınında zaman zaman buralarda muhafaza edildikleri görülür.

Erzurum Evlerinin Plân Tipleri

Anadolu’da inşa edilmiş olan ev tipleri, genellikle iklimin ve çevreden kolay temin edilebilen malzemelerin etkisi ile farklı şekillerde plânlanmış ve o plân dâhilinde inşa edilmişlerdir. Sedad Hakkı Eldem’in kaleme almış olduğu “Türk Evi Plân Tipleri” adlı eserde, Anadolu’da dört farklı tip plân uygulamasının yapıldığı belirtilmiştir. Bunlar; sofasız plân tipi, dış sofalı plân tipi, iç sofalı plân tipi ve orta sofalı plân tipidir.

Geleneksel Erzurum evlerini incelediğimizde ise evlerin Sedad Hakkı Eldem’in sınıflandırmasının hiçbirine uymadığı ve kendine özgü bir plân şekli olduğu görülmektedir. Çünkü Erzurum evlerinde olumsuz kış şartlarının etkilerini azaltabilmek için, Türk evi plân tiplerinin dışına çıkılmış, sofasız veya sofanın tamamen küçültüldüğü ve sadece eve giriş kısmını teşkil eden geçit halini almıştır.

Sofa ise iki katlı evlerde üst katta merdivenlerden çıktıktan sonra oturulan bir mekân olarak düzenlenmiştir. Erzurum evlerinde temel şekillendirici unsur tandır evinin yönlendirmesidir.

Resim 1

Tandır evinin, evin temel plânını etkileyişi tamamen iklim şartları ile alakalıdır. Daha önce tandırevi konusunda da belirtildiği üzere, soğuk kış şartlarından etkilenmemek için özellikle kış aylarında sıcak tutulan tandırevi, genel oturma alanı olarak değerlendirilmiş ve diğer odalar sadece uyumak veya misafir ağırlamak için kullanılmıştır. Erzurum evleri benzer iklim şartlarının yaşandığı Kars, Bayburt, Erzincan, Van gibi yerleşmelerde olduğu gibi sıcak olan tandır evini ön plâna çıkarmıştır.

Bunun sonucunda da kendine özgü özellikleri olan “Doğu Anadolu Ev Tipi, Sofasız İç Avlulu Ev Tipi veya Tandırevli Ev Tipi” olarak adlandırılan ev tipleri ortaya çıkmıştır. Bu plân tipi evi yaptıranın sosyal ve ekonomik durumu nasıl olursa olsun mutlaka uygulanmıştır.

Ancak evi yaptıran kişinin ekonomik durumu, arsanın büyüklüğü ve ev ahalisinin genişliğine göre oda sayısı ya da kat sayısı artırılmıştır. Haşim Karpuz, geleneksel Erzurum evlerini üç ana plân tipine göre ayırmıştır. Bunlar; tek katlı, iki katlı, çok bölümlü veya konak tipi plânlardır.

Tek Katlı Tip

Genellikle ekonomik gelir seviyesi düşük olan insanların yaptırdığı ve ikamet ettiği bu ev tipinde geleneksel Erzurum evlerinde görülen özelliklerin büyük bir bölümü mevcuttur. Hemen hemen bütün Erzurum evlerinde olduğu gibi tandırevi, bir veya iki oda, kiler, avlu, ahır, kırlangıç örtü gibi birçok özellik bu tek katlı Erzurum evlerinde de görülmektedir.

Tek katlı tip Erzurum evleri, Erzurum ve ilçelerindeki köy evleri ile birçok yönden göstermektedir. Köy evleri ile farklı olan yönü ise, köy evlerinin daha sade işçilikle inşa edilmesi, Erzurum Şehri’ndeki evlerin ise iç ve dış görüntüsü bakımından daha süslü inşa edilmiş olmasıdır.
Bu evlerde oda sayısı çok katlı evlere göre daha azdır dolayısıyla, tek katlı evlerde tandır evinin önemli bir yeri bulunmaktadır.

Tandır evleri çok fonksiyonlu olarak inşa edilmiş ve evin en önemli mekânı durumundadır. Özellikle tek katlı evlerdeki tandır evlerinde seki yerden yüksekte ve merdivenle çıkılabilen bir oturma yeri olarak plânlanmış ve ahşap oymacılığının güzel örnekleri sunulmaya çalışılmıştır. Sekinin altında kalan boşluk ise zeminden de biraz daha alçaltılarak kiler veya ambar olarak kullanılmıştır. Bu tip evlerin belirgin özelliklerinden birisi de örtü şeklidir.

Genellikle toprak örtü ile örtülen bu konutlarda damlar şu şekilde örtülmüştür. Önce duvarların üzerine yatay olarak ahşap kirişler dizilmiş ve daha sonra bu kirişlerin üzerine kalın tahtalar döşenmiştir. Tahtaların üzerine, düzgün bir şekilde kuru otlar serilmiş daha sonra da ince taneli toprak örtülmüş ve iyice sıkıştırılmıştır.

Daha sonra toprağın akmaması için, çatı kenarlarına bir veya iki sıra taş döşenmiş ve güçlendirilmiştir. Günümüzde bu tip evlerin bazıları yerel işletmeciler tarafından satın alınıp restore edilerek geleneksel görüntüler ve lezzetler içinde misafirlerini ağırlamaktadırlar. Bu tip restoranların özellikle tek katlı evleri kullandıkları ve sayılarının son yıllarda artarak önemli bir ekonomik katkı sağladığı görülmektedir.

İki Katlı Tip

Erzurum Şehri’ndeki geleneksel evlerin büyük çoğunluğu, iki katlı evlerdir. İki katlı geleneksel Erzurum evleri, genellikle ekonomik gelir seviyesinin orta düzeyde olduğu ailelere aittir. Bu tip evlerde evin kuruluşunu, düzenlenmesini ve plânını tandırevinin kurulduğu yön ve yapım tarzı etkilemektedir.

Ayrıca evin giriş katı hem yapıldığı zeminin eğimine göre hem de caddenin konumuna göre ayarlanmaktadır. Evin giriş kapısından geçtikten sonra genellikle küçük bir avluya ulaşılmakta, oradan da mutlaka merdivenler ile üst kattaki odalara çıkılmaktadır.

Kapi Baca 1

Alt katta ise tandır evine doğru geçişi sağlayan bir kapı bulunmaktadır.Tandırevi, evin yapıldığı arsanın genişliğine göre plânlanmakta ve ona göre de evin diğer odaları yerleştirilmektedir. Tandırevi ile ilişkili olarak harem odalarına, ya tandır evinden açılan başka bir kapıyla ulaşılır ya da tandır evinin hemen yanından çıkılan merdiven ile ulaşılır. Üst katta bulunan selamlık odasına ise avludan çıkılan merdivenler ile ulaşılmakta olup ve haremlik kısmı ile birbirini görmesi tamamen engellenmiştir.

İki katlı Erzurum evlerinde tandırevinin üstüne kat atılmaz. Çünkü tandır evinin havalandırılması için üzerine kat çıkılmaması gerekmektedir. Bununla birlikte Tandırevinin bacası yukarından bakıldığında toprak örtü ile düz bir şekilde örtüldüğünden, kubbemsi bir görünümü vardır.

Bu bacaların üzerinde yemyeşil çimler oluşur ve üst kattaki diğer odalardan dışa doğru açılan bir kapı ile bu damlar teras amaçlı kullanılırdı. Hatta kadınlar sıcak yaz günlerinde genellikle bu damlarda oturarak misafirlerini ağırlarlardı. Kış aylarında ise bacaların üzeri, çeşitli koruyucu materyaller (ot serilmesi, hasır örtüler serilmesi ve daha yakın bir geçmişte ise naylon ile örtülmesi gibi) ile örtülerek su sızmaları önlenmeye çalışılırdı.

İki katlı Erzurum evlerinin güzel örnekleri arasında 1867 yılında yapılmış olup halen sağlam olan ve içerisinde ikamet edilen Hanağası Evi gösterilebilir. Kullanılması mümkün olduğu halde kimsenin yaşamadığı ve restore edilmesi gereken Avni Bey’in Evi, son zamanlarda haremlik odası ve üst katında tahribatların olduğu 1875 yılında yapılmış olan Somunoğlu Evi, XVIII. yüzyıl sonlarında yapılan günümüzde ayakta olan ve kullanılan Semih Bey’in Evi’de* diğer örnekler arasında sayılabilir.

Bu evlerden Somunoğlu Evi’ni restore edip kullanıma açmak için 2006 yılında Atatürk Üniversitesi yöneticilerinin ev sahibinden talepleri olmasına rağmen, ev sahibi Hatice Somunoğlu bu talebe o tarihte olumlu cevap vermemiş, ancak bu kararından dolayı büyük bir pişmanlık yaşadığını dile getirmiştir.

** Ne yazık ki evi ziyaret ettiğimiz tarihte, tehlike altında olan üst kattaki misafir odası ve alt kattaki haremlik odasının damının çökmesi sonucu ev sahipleri evi boşaltmak zorunda kalmışlardır. Giderek yok olmaya başlayan geleneksel Erzurum evlerini yaşatmak amacını güden Atatürk Üniversitesi yöneticileri, Üniversitenin Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyelerinin yönlendirmeleri ile Üniversite yerleşkesi içerisinde de iki katlı bir Erzurum evi inşa etmişlerdir.

Çok Bölümlü Konaklar

Geleneksel Erzurum evleri içerisinde ayrı bir yeri olan ve genellikle ekonomik gelir düzeyi yüksek ailelerin sahip olduğu evlerdir. Evi yaptıran kişinin ekonomik gücüne bağlı olarak değişik süslemeler ve eklemeleri bulunmaktadır.

Erzurum evlerinde haremlik ve selamlık uygulamasının en iyi görülebileceği evler konak tipi evlerdir. İnşa edilirken diğer Erzurum evlerinde olduğu gibi tandırevi ana şekillendirici unsur olurken, tandırevi ile birebir bağlantılı olan haremlik bölümü bu evlerde ayrı bir yer kaplamaktadır.

Bu evlerde haremlik ve selamlık girişi evin farklı cephelerinden olabildiği gibi, aynı cephe üzerinden de girişler sağlanabilmektedir. Hatta Hacı Dedeağa Evi’nde olduğu gibi selamlık girişi arka sokaktan bile olabilmektedir.

Bu tip evlerde geniş bir sofa uygulaması da olduğu için Sedad Hakkı Eldem’in iç sofalı evler grubunda da incelenebilmektedirler. Bu tip konaklarda, evin günlük işlerinde ev hanımına yardımcı olan hizmetçiler de bulunmakta olup, bu hizmetçiler için de hizmetçi odası adı verilen ayrı bir oda inşa edilmiştir. Konak tipi evlerin en önemli özelliklerinden birisi de yoğun bir taş ve ahşap oymacılığının olmasıdır.

Hem iç mekânlarda hem de dış cephelerde oldukça fazla süslemeler yapılmış olup eve ihtişamlı bir görünüm kazandırmışlardır. Konak tipi evlerden Hacı Ömer Ağa Evi’nde kubbeli hamam uygulaması bile yapılarak evin fonksiyonel açıdan zenginleştirilmesi sağlanmıştır. Konak tipi Erzurum evlerinde geleneksel yapının azda olsa değiştiği ve bazı modern unsurların evlere dâhil edildiği görülmektedir.

Konak tipi Erzurum evlerine örnek olarak verilebilecek olanlar arasında en eski örnek Zırnıklı Vehbi Bey’in Evi’dir. 1739 yılında inşa edilmiş olan konak içerisinde ikamet eden kimsenin olmamasına rağmen halen ayaktadır. Bunun dışında günümüzde Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilip restoran olarak kullanılan Canip Müceldili Evi veya Müceldili Konağı güzel örneklerden biridir.

XX. yüzyılda yapılıp içerisinde birçok değişiklik yapılmasına rağmen Kullebi Akif Ağa Konağı, daha önce yıkılmış olan Alemdarlar Konağı I ve II, kullanılmadığı halde ayakta olan Abdülhamit Bey Konağı, yıkılmış olan Modoğlu Evi ve yine yıkılmış olan Narmanlıoğlu Evi konak tipi evler için örnek teşkil etmektedirler

Bu evlerin ayakta kalanlarından bazılarının 2683 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na bağlı olarak koruma altına alınıp restorasyon işlemlerinin yapılabilmesi için yerel yönetimler ve ev sahipleri tarafından girişimler başlatılmış durumdadır. Çok az sayıda olan bu evlerin koruma altına alındıktan sonra gerek müze haline getirilmesi, gerek restoran olarak kullanılması ve gerekse de otel haline getirilmesi gerekmektedir.

Bu düzenlemelerin sonucunda Erzurum Şehri, turizm ekonomisinden de kendine önemli bir katkı sağlamış olacak ve tarihi eserlerinin yanı sıra kültürel turizm değerlerini sonraki nesillere aktarma şansına sahip olacaktır.

Nasıl ki Safranbolu’da, Amasya’da Tokat’ta, Mardin’de tarihi evleri ziyaret etmek için yerli ve yabancı turistler o şehirlerin ekonomisine katkı sağlıyorlarsa Erzurum evlerinin restore edilip kullanıma açılması ile birlikte Erzurum hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük canlılık yaşayacaktır. Çünkü kültürel mirasın korunması şehirler için kendiliğinden oluşan güçlü bir promosyon ve tanıtım aracıdır.

Erzurum Evlerinin Yapım Gelenekleri

Türk milletinde ev kavramı ile vatan veya yurt kavramları birbiri ile ilişkili bir şekilde düşünülmüştür. Erzurum evlerinde de bu inanışa bağlı olarak ev kavramı vatan kadar kutsal kabul edilmiş ve evin yapımına ayrı bir önem verilmiştir. Bir ev yaptırılacağı zaman evi yaptıran kişi, kendi kafasında tasarladığı ev plânını ve evde ihtiyaç duyduğu mekânları ustaya anlatır, usta ise verilen tariflere göre evi yapmaya başlarmış. Günümüzde olduğu gibi ev inşası işi ekipler halinde yapılırmış.

Evi yapacak olan ustaların tanınmış ve iyi ustalar olmasına dikkat edilir ve eğer ustanın elinde işi var ise ustanın işi bitene kadar beklenirmiş. Duvar ustaları ile birlikte dülgerler de getirilir ve evin yapımında çalıştırılırmış. Hem taş ustası hem de dülger evin yapımı bitene kadar birlikte çalışır ve bitirirlermiş.

Evin temeli kazılmaya başlanıldığı zaman dualar edilir, komşular ev sahibine hayırlı olsun ziyaretine giderlermiş. Evin yapımında kullanılacak malzeme gerekli yerlere sipariş edilir sonrasında mahalle sakinleri evin yapımına katkıda bulunurlarmış. Hatta evin damının örtüleceği gün geldi mi bütün mahallede bir bayram havası esermiş.

Önce damın odunları serilir, sonra da hem mahalleli hem de ustalar çamur ve toprağı sermeye başlarlarmış. Damın örtüleceği gün çok çalışılır, iş bitirilmeden ara verilmezmiş. Akşam saatlerine kadar çalışmaya aralıksız bir şekilde devam edilirmiş. Ev sahibi de çalışanlara mutlaka ziyafet verirmiş. Bu ziyafetin yemekleri ise mutlaka et ve pilav olurmuş. Damın yapımı bitince hoca dua eder, pilav ve et yenir sonra da ev sahibi tebrik edilirmiş.

Burada dikkati çeken bir başka husus ise Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yapılan evler ile daha önceki dönemlerde yapılan evlerdeki süsleme farklılıklarıdır. Hem iç süsleme, hem de dış süsleme bakımından daha önceki tarihlerde yapılmış olan meskenlerin süsleme bakımından oldukça süslü olduğu görülmektedir. Bunun gerekçeleri arasında ise dülgerlerin, tavan ustalarının, taş oymacıların sayısının oldukça azalması ve yirminci yüzyılın başında yaşanan Rus ve Ermeni istilalarının etkisidir.

Erzurum Evlerinin İnşasında Kullanılan Malzemeler

Geleneksel Erzurum evlerinde kullanılan malzemeler de kültürel coğrafya açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle iklim şartları düşünüldüğünde kış mevsiminde sıcaklık değerlerinin -30, -35 o C kadar düşük değerlere indiği bir ortamda, inşa edilen meskenlerin de bu şartlara uygunluk göstermesi gerekmektedir.

İklim şartlarının yanında ekonomik ve sosyal şartlar da düşünülerek inşa edilen meskenlerde, konut inşasında kullanılan malzemeler de bahsedilen şartlar ile uygun özellikler taşımak zorundadır. Hem iklim, hem de sosyo ekonomik koşullar sonucunda, Erzurum Şehri’nde inşa edilen meskenlerde kullanılan malzemelerin çevreden kolay temin edilebilen ve iklim şartlarına uygun olan malzemelerden seçildiği görülmektedir. Yörede taşın hâkim inşat malzemesi olarak kullanılmasında halkın kültürel, ekonomik, sosyal durumu yanında coğrafi çevrenin de etkisi oldukça fazladır.

Geleneksel Erzurum evlerinin ana yapı malzemesi taşlardır. Erzurum evlerinde üç çeşit taş kullanılmıştır. Bunlar; karataş, boztaş ve kamber taşıdır. Taş malzeme, evlerin duvarlarında iki türlü kullanılmaktadır. Köşe ve cephelerde yontu taş, diğer kısımlarda moloz taşlar ile duvarlar örülmektedir.

Karataş, Hasankale civarından ve Nene Hatun Köyü civarından temin edilmektedir. Tarihi süreçler içerisinde inşa edilen kale, medrese, cami gibi çeşitli yapıların inşasında da kullanılan bazalt taşların, özellikle dayanıklı bir malzeme olduğu için soğuk havada mekanik çözülmeye karşı sağlam olması en önemli tercih sebeplerindendir. Boztaş, adı verilen kayaç türü ise kalker cinsi kayaçlardandır. Rahatlıkla işlenebildiği için duvar örgülerinde kullanılmıştır.

Boztaş, Erzurum Şehri’nin doğusunda yer alan Ağzıaçık Tabya ve Erzurum Şehri’nin batısındaki Ağveren Köyü çevresinden temin edilmektedir. Kamber taşı ise Erzurum Şehri’nin kuzeyinde yer alan Kamber Köyü ocaklarından temin edilmiştir.

Kamber taşı adı verilen kayacın, renginin kırmızı olması sebebi ile Kamber Köyü’nün adı Kırmızıtaş Köyü olarak değiştirilmiştir. Kamber taşı, sadece bazı zengin evlerinde veya cami inşaatlarında güzel görüntüsünden dolayı dış cephe malzemesi olarak kullanılmıştır.

Erzurum evlerinde taştan sonra en çok kullanılan yapı elemanı ahşaptır. Duvarları bağlayan hatıllar, toprak örtüyü taşıyan kirişler, yer döşemeleri, tavanlar ve bütün doğramalar ahşap malzemeden yapılmıştır. Ahşap malzemeler için kullanılan ağaç türleri içerisinde sarıçam, kavak ve söğüt en çok kullanılan türlerdir.

Sarıçam genellikle Sarıkamış veya Göle civarından getirtilmiştir. Kavak ve söğüt ise çevrede bol miktarda bulunan ağaç türleri arasında olduğu için temin edilmesi oldukça kolay olan bir yapı malzemesi olmuştur.

Özellikle çatıların örtülmesinde örtü malzemesi olarak, duvarların örülmesi esnasında ise kaynaştırıcı malzeme olarak kullanılan toprak, geleneksel Erzurum evlerinin en fazla kullanılan malzemeleri arasındadır. Toprak malzeme şehir çevresinden bulunan birçok araziden kolaylıkla temin edilebilen bir malzeme olmuştur.

Özellikle iki katlı meskenlerin üst katlarının duvarlarını veya tandırevinin bacasını örerken kullanılan malzeme ise tuğladır. Ayrıca tuğlanın ısıyı kolay kolay geçirmemesi sebebi ile meskenleri sıcak tuttuğu bilindiği için birçok evin inşasında tuğla kullanılmıştır.
Meskenlerin yapı malzemeleri arasında en önemli malzemelerden biri de metalik malzemelerdir. Özellikle kapı ve pencere menteşeleri, kapı kuşakları, çiviler, pencere parmaklıkları, kapı tokmakları, kilitler, kilit sistemleri gibi elemanlar metalik malzemelerden yapılmıştır.

Erzurum Şehri’nde Modern Mesken Kültürü

Türk mesken kültürünün yok olmaya başladığı apartmanlaşma sürecinden, Erzurum evleri de nasibini almıştır. Özellikle Osmanlı Devleti’nin son döneminde başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra hız kazanan laikleşme hareketi, sadece devlet yönetiminde değil, tüm yaşam birimlerinde ve dolayısıyla meskenlerde de etkisini göstermiştir.

İslam dininin ve Türk kültürünün etkisi Erzurum’da inşa edilen meskenlerde yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlamış, kullanılan malzemeler doğadan kolayca temin edilen malzemeler yerine, fabrikasyon ve suni malzemelerin kullanıldığı doğallığı ve albenisi olmayan evler Erzurum Şehri’nde de yoğun bir şekilde görülmeye başlanılmıştır.

Kentsel alan içinde kalan ve dağınık bir şekilde mevcut olan geleneksel sivil mimari örnekleri ise fonksiyon değiştirerek yenilenmiş ve günümüze kadar gelebilmiştir. Sonuçta da dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Erzurum Şehri de modernizmin kıskacına girmiş ve yüksek apartmanlar tarafından kuşatılmıştır.

Erzurum Şehri’nde inşa edilen konutlarda önemli yanlışlıklardan birisi, inşa edilen konutlarda Türk-İslam ev geleneğinin mükemmel uygulamalarından biri olan, mekânların çok amaçlı kullanımı fikrinin terk edilmiş olmasıdır.  Şöyle ki, modern konutlarda yemek için mutfak, misafir ağırlamak için misafir odası, ev halkının bir arada oturup vakit geçirdiği oturma odası, çocuklar için ayrılmış çocuk odası ve ebeveynlerin kullanımı için yatak odası gibi sadece bir amaç için ayrılmış olan odalar ve bunların bütününü toplayan evler inşa edilmektedir.

Oysa geleneksel Erzurum evlerinde tandır evinde yemek pişirilir, içindeki sekide oturulur sohbet edilir ve misafir ağırlanır gece ise ev halkından bazıları bu tandır evinde uyurdu. Modern konutlarda ise bu şekilde birkaç farklı fonksiyonun aynı anda uygulandığı yeni bir mekân söz konusu değildir.

Örneğin misafir odası olarak inşa edilen mekânlar, evin en geniş mekânını oluşturur, en gösterişli eşyalar ile donatılır, misafir gelmediği sürece kapısı kapalı tutulur ve evin kullanım alanını sınırlandırarak ev içerisinde atıl sayılabilecek bir konumda bulunmaktadır. Bir başka örnek ise oturma odalarıdır. Eskiden, gece olana kadar oturulan sohbet edilen yerler olan oturma odalarında gece ise yüklüklerden çıkarılan yataklar serilerek yatak odası olarak da kullanılıyordu.

Oysa modern konutlarda bu özellik ortadan kaldırılarak oturma odalarında ev sahiplerinin uyuması veya misafirlerin uyuması uygun görülmemiştir. Oturma odaları daha çok aile bireylerinin birlikte oturdukları, sohbet ettikleri, müzik dinledikleri, TV ve radyo gibi araçlar aracılığı ile dolaylı bir şekilde dış dünya ile bağlantı kurdukları mekânlar haline gelmiş dolayısıyla sadece evde halkı tarafından kullanılan bir mekândır.

İklime uygun yapılaşma enerji tasarrufu açısından son derece önemlidir. Bu yüzden çevre ile daha uyumlu olan konutlar plânlanmalı ve ona göre inşa edilmelidir. Özellikle uzun ve soğuk geçen kış mevsiminin hüküm sürdüğü Erzurum Şehri ve çevresinde konutlar inşa edilirken kolay ısıtılması mutlaka düşünülmesi gereken hususlardan birisidir. Oysa inşa edilen çağdaş meskenler incelendiğinde, gereksiz bir şekilde çok geniş yapıldıkları görülmektedir.

İçerideki ısıyı muhafaza edecek bir duvar ve pencere sistemine sahip olmadıkları, yanlış bir plânlama sonucunda çok büyük pencerelerin yapıldığı, ister tek daireyi ısıtma şeklinde olsun isterse merkezi sistem ısıtması şeklinde olsun ısınma maliyetinin bu plânsızlıklar sonucunda arttığı gözlemlenmektedir. Bu ısınma sorunu hem konutların ısıtılmasını zorlaştırmakta hem de fazladan enerji tüketimine sebep olmaktadır. Fazla enerji tüketimi ise hem bireysel hem de devlet bütçesinde zarar vermektedir.

Konutlardaki yakıt tüketimini azaltmak için bir takım tedbirler almak zorunda kalan devlet, 09 Ekim 2008 tarihli ve 27019 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Binalarda Isı ve Yalıtım Yönetmeliği ile binalarda ısı yalıtımının sağlanması ve enerji tüketiminin azaltılması amaçlanmıştır. Bu yönetmeliğe göre konutların iç sıcaklığı 19oC olmalı ve tüm büyükşehir belediye sınırları içerisindeki yerleşmeler bu yönetmeliğe uymalıdır. Özellikle Erzurum gibi soğuk kış şartlarının egemen olduğu şehirlerde ise ısı yalıtımının mutlaka yapılması gerektiği tartışılmayacak bir gerçektir.

Çünkü yaklaşık olarak %50 ısı tasarrufunun sağlandığı bu sistemler ile konutları ısıtmak daha kolay olacaktır. Bilindiği gibi batıdan taklit ederek alınan çarpık mimari sistemlerde Erzurum’un özel şartları düşünülmeden ve sadece ekonomik kaygılar neticesinde inşa edilen konutların duvar kalınlıkları 20 cm’nin bile altında kalabilmektedir.

Bu konutların çoğunda tecrit malzemesi de bulunmadığından, ısıtılmaları son derece zor olmaktadır. Hatta bunun sonucunda fosil yakıtların tüketimi daha da artmakta ve hava kirliliği nefes almayı bile zorlaştıracak bir seviyeye çıkmaktadır. Son yıllarda bu gerçeğin farkına varan Erzurum Şehri’nde yaşayan insanlar mantolama denilen ısı yalıtım sistemleri ile konutlarını ve apartmanlarını kaplatmakta ve enerji kaybını azaltma düşüncesi ile hareket etmektedirler.

Modern konutların plânsızca inşa edilmesi sonucunda görsel açıdan oldukça olumsuz bir görüntüye bürünmeye başlayan Erzurum Şehri’nde, binaların yeşil alan, bahçe, otopark gibi olması gereken özellikleri, binaları inşa eden müteahhitlerin ekonomik hırslarının sonucunda tamamen göz ardı edilmişlerdir.

Bunun sonucunda çocukların oyun oynayacağı bir bahçesi, otomobillerin park edebilecekleri otoparkları olmayan ve yeşil alanların olmadığı düzensiz bir kentleşme ortaya çıkmaktadır. Oysa gelişmiş ülkelerde konut kooperatifleri kurulur ve bu kooperatifler kâr amacı gütmezler. Kâr etmek yerine hayat alanı oluşturmaya gayret gösterirler.

Türkiye’de ise, inşaat ve konut yapımı ile hiçbir ilgisi olmayan kişiler apartman dizayn etmekte veya yapmaktadırlar. Müteahhitlerin, özellikle mimarlık ve mühendislik mesleğinden olan kişiler olması gerekliliği veya mimarlık mesleğinden olmasa bile mimarlar tarafından sıkı denetimlerden geçirilmesi gerekmektedir.

Eğer böyle bir düzenleme gerçekleşirse, müteahhitler mimarlık mesleğinden olmasalar bile cezalar ödememek için daha insancıl plânlar ve projeler üretmek zorunda kalacaklardır. Bu şekilde hem kültürel değerler muhafaza edilebilir hem de daha modern ve daha plânlı şehirleşme gerçekleştirilebilir.

Erzurum Şehri’nde plânsız bir konutlaşma ve buna bağlı olarak ortaya çıkan plânsız şehirleşme ile hem estetik değerler açısından hem de psikolojik açıdan insanı olumsuz yönde etkileyen bir yapılaşma söz konusudur. Birbirine yakın yapılan apartmanlar, pencerelerin birbirine bakması ve konut mahremiyetinin engellenmesi önemli sorunlardandır. Bunun yanı sıra, konutların çok katlı ve birbirine oldukça yakın (5-10 m.) biçimde inşa edilmiş olmaları, meskenleri güneş ışınlarından yoksun bırakmaktadır.

Erzurum gibi soğuk iklim şartlarının hüküm sürdüğü bir şehirde, kontun güneş görmemesi, hem psikolojik bakımdan sorun teşkil etmekte, hem de konutların ısıtılması için oldukça fazla miktarda yakıt harcanmaktadır. Ayrıca inşa edilen konutların bahçelerinin olmayışı, alt zemin katlarının genellikle bodrum kat daire halinde oluşu ve otomobillerin nereye park edileceği konusunun müteahhitler tarafından düşünülmemiş olması, büyük bir otopark sorununu ortaya çıkarmıştır. Bu olayın sonucunda da bir otomobilin bile zorlukla ilerleyebileceği sokaklar ve caddeler ortaya çıkmıştır.

Burada karşılaşılan bir diğer sorun ise, çevre düzenlemesidir. Şehirde konut inşa eden müteahhit firmalar ve kooperatif yöneticileri, yapmış oldukları konutların çevre düzenlemesini yapmadan, konutları hak sahiplerine teslim etmektedirler. Tabii bu durumun sorumluları sadece müteahhitler ve kooperatif yöneticileri olmayıp, Belediyelerin ilgili birimlerinin de ihmali söz konusudur. Şayet Belediyeler, alt yapı ve çevre düzenlemesini yapmayan konut yapımcılarına iskân ruhsatı vermeyecek olurlarsa bu eksikliğin önüne geçmiş olacaklardır. Ancak mevcut durumun ortaya çıkmasında konut sahiplerinin de katkısı bulunmaktadır.

Şöyle ki, toplu konutlarda yaşayan insanlar genellikle sadece konut edinmeyi düşünmekteler. İnşaat firmaları da bu ihtiyaçlardan dolayı konuyu istismar etmekte ve çevre düzenlemesini gelişigüzel ya da hiç yapmamaktadırlar. Bu itibarla şehrin yeşil alanları yetersiz kalmakta, hatta bazı semtlerde tamamen ortadan kalkmakta ve şehrin önemli sorunlarından birini bu durum oluşturmaktadır.

Hem konutların doğa ile olan bağlantısı kesilmiş hem de evler daha yakın olmasına rağmen, komşular arasındaki ilişkiler eskiye oranla daha azalmaya başlamıştır. İnsanlar aynı apartman içerisinde oturmalarına rağmen hem sosyal ilişkilerinin zayıflamış olması hem de asansör kullanımı dolayısıyla diğer komşularını görmemesi neticesinde komşular arası ilişkileri oldukça gerilemiştir.

Bu kadar özelliğin göz ardı edildiği apartmanların birbirine son derece yakın oluşu ise kaçınılmaz bir sonuç olarak kendini göstermektedir. Apartmanların konsollarının belediyelerden alınan izinlerin dışına çıkarak ileri doğru çıkarılması ise, zaten daraltılmış olan sokakları daha da dar bir hale getirmekte ve bazı sokaklarda iki apartman arasındaki mesafeyi 3 metreye kadar düşürmektedir.

Bu olumsuz görüntülerin sonucunda ise bir apartman diğer bir apartmanın görüş alanını kapatmakta, güneş görmesini engellemekte, ev mahremiyetini sınırlandırmakta ve şehrin görsel anlamda şekilsiz ve kişiliksiz bir yapıya bürünmesine sebep olmaktadır. Özellikle binaları inşa edenlerin küçük alanlardan çok sayıda daire ve dükkân elde etme isteği bu saygısız yapılaşmayı ortaya çıkarmaktadır.

Hatta bazı firmaların proje aşamasında iken tüketiciye satmış oldukları dairelerin cephelerinin güneye veya batıya bakmasına rağmen, aynı firmanın site içerisinde inşa ettiği diğer apartmanının cepheyi kapatması sonucunda güneş ışığından ve güneş enerjisinden yeteri kadar faydalanamadığı gerçeği ile karşılaşılabilmektedir.

Modern binalardaki en önemli sorunlardan birisi de konut mahremiyetinin yeteri kadar sağlanamıyor oluşudur. Çünkü Türk-İslam yaşam kültürünün hiçe sayıldığı ve sadece ekonomik çıkar gözetilerek inşa edilen bu apartmanlarda, ses yalıtımı yeteri kadar iyi yapılmadığı için bir konutta konuşulanlar üstte veya bitişikteki konutta duyulabilmektedir.

Ayrıca apartman içerisinde herhangi bir dairede yapılan yemeğin kokusu bütün apartmana yayılabilmekte ve hiç te hoş olmayan bir ortam oluşturmaktadır. Bunun yanında banyoların, tuvaletlerin, yatak odalarının, oturma odalarının ve diğer bütün odaların üst üste inşa edilmiş olması konut mahremiyetini son derece olumsuz etkilemektedir.

Özellikle 2000’li yıllardan önce inşa edilmiş olan konutlarda sadece bir banyonun olması ve o banyonun da genellikle çocuk odası ile yan yana veya karşı karşıya olması ev içi mahremiyeti olumsuz yönde etkileyen en önemli sorunlardan birisidir. Özellikle banyolarda bulunan tuvaletlerin veya normal tuvaletlerin sifonlarının çekilmesi esnasında çıkardığı gürültü diğer komşular tarafından duyulmakta ve komşuları rahatsız etmektedir. Gece geç saatlerde bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, elektrik süpürgesi gibi gürültü yapabilecek cihazların kullanılması ile komşuların rahatsız edilmesi en çok şikâyet edilen konular arasında yer almaktadır.

Hem hane içi yaşanan bu olumsuzluklar hem de apartman içerisinde rahat hareket edememe sonucunda, apartmanlarda yaşayan insanların kişisel özgürlükleri kısıtlanmakta ve bunun beraberinde de aile içi sorunlar, çocukların kişilik sorunları, mutsuz kişilikler gibi çeşitli olumsuzluklar insan yaşamını etkilemektedir. İnsan hayatına uygun olmayan bu durumda ise mahremiyet, fiziki plânlama ile değil, hem ev içerisinde hem de apartman içerisinde iyi sosyal ilişkiler kurarak sağlanabilmektedir.

Erzurum Şehri’ndeki modern binalardaki en önemli sorunlardan birisi de Erzurumluların geçmişten günümüze gelen süreçteki alışkanlıklarını devam ettirme arzusudur. Örneğin kış mevsiminin DMİGM verilerine göre ortalama olarak 171,8 gün gibi uzun bir dönemi kapsadığı, Erzurum Şehri’nde insanlar kışlık gıda ihtiyaçlarını geleneksel meskenlerde ambarlarda sakladıkları gıdalar ile karşılıyorlardı. Ancak günümüz modern konutlarında da kışlık erzak saklama geleneğini devam ettirmek isteyen Erzurumlular, konutlarında ambar veya kiler tarzı bir saklama elemanına yer verilmediği için büyük bir sorunla karşılaşmaktadırlar.

Bu soruna çözüm olarak da kışlık gıda malzemelerinin bir kısmını apartmanların merdiven boşluklarında veya konutların balkonlarında saklamayı tercih etmişlerdir. Bu çözüm şekli ise, apartmanlarda çirkin bir görüntünün oluşmasına, apartman içinde kokuların yayılmasına, merdiven boşluklarının daralmasına ve kullanımının sınırlanmasına neden olmaktadır.

Konutların içinde ise balkonların, bu erzaklar tarafından doldurulması sonucunda, tamamen işgal edildiği görülmektedir. Yapılış amacı; oturma, sohbet etme yemek yeme olan balkonlar, bu yüzden amaç dışı kullanılmakta olup, bu durum içe kapalı bir konut kültürünün ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ancak son yıllarda inşa edilen konutların bir kısmında genişlikleri yaklaşık olarak 2 m2 ile 4 m2 arasında değişen kilerler eklenmeye başlanmış ve konutlarda işlevsellik kazanması amaçlanmıştır.

Bu kilerlerin bir kısmı yüklenici firmalar tarafından sadece kapalı bir dört duvar şeklinde inşa edilirken, bir kısmı ise içerisinde dolapları ve rafları olan ve her türlü kuru gıdanın ve ev malzemelerinin depolanmasını sağlayan bir şekilde inşa edilmişlerdir. İnşa edilen bu kilerlerinde bir kısmı iyi dizayn edilmediği için konutun sıcaklığından etkilenmekte ve gıdaların muhafazası mümkün olmamaktadır, dolayısıyla çok fonksiyonel olmamaktadır.

Avrupa konut kültüründen Türk-İslam konut kültürüne dâhil edilen özelliklerden birisi de vestiyer denilen elbise asma yerleridir. Erzurum Şehri’ndeki modern konutların hemen hemen tamamında vestiyer denilen elbiselikler yapılmakta veya daha sonra ev sahibi tarafından portatif bir şekilde giriş kapısından sonra günümüzde antre olarak adlandırılan mekâna yerleştirilmektedir. Ev halkının ve eve gelen misafirlerin, eve girdikten sonra; montlarını, paltolarını, ceketlerini veya yanlarında taşıdıkları diğer aksesuarlarını buralara bırakarak evde rahat oturmaları sağlanmaktadır.

Oldukça kullanışlı olan bu uygulama, geleneksel Türk-İslam meskenlerinde bulunmayan özelliklerden biridir. Geleneksel Erzurum evlerinde vestiyer olmadığı için hemen hemen bütün odaların duvarlarında askılıklar yapılır ve bu askılıkların üzeri köşelerinden iplerle duvara monte edilerek bir örtü ile örtülürmüş. Bu askılıklar genellikle elbise dolabı olmadığı için, ev halkının elbiselerini de muhafaza etmek için kullanılırmış. Ancak modern konutlarda elbise dolabı uygulaması olduğu için, bu tür ayrıntıya gerek yoktur. Aynı zamanda vestiyer denilen giriş kısmındaki elbise dolapları ile de konutlara son derece kullanışlı olan bir çözüm şekli getirilmiştir.

 

 

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir