1. Anasayfa
  2. Evliyalar

Erzurum Aşkale İlçesinde Yaşayan Evliyalar

Erzurum Aşkale İlçesinde Yaşayan Evliyalar
Erzurum'da Gezilecek Tarihi Türbeler ve Şehitlikler
0

Aşkale İlçesinde Yaşayan Evliyalar

Aşkale İlçesinde Yaşayan Evliyalar

Erzurum Aşkale İlçesinde Yaşayan Evliyaları İlçeye 25 km. mesafedeki Atlıkonak köyü üzerindeki dağda şehit olan çok sayıda askerin mezarları Evrenli (Atlıkonak) Yatırları diye anılır.
İlçeye 26 km. mesafede bulunan Dereköy’ün üç km. güneybatısında Hüseyin Baba türbesi bulunmaktadır.

Maran Baba Yatırı

İlçeye yedi km. mesafede bulunan ve eski ismi Pırtın olan Güllüdere köyünde Maran Baba yatırı bulunur. Deprem evlerinin olduğu yeni yerleşim yeri ve eski köy yerinin her ikisinde de yerleşik hayat devam eder. Maran Babanın evi, tekkesi köyün kuzey ucunda, kabri şerifi de tekkesinin baktığı kuzey yamaç üzerindedir. Maran Baba burada aile fertleriyle birlikte yatmaktadır. Tekkeye dıştan küçük bir holden girilir. Tekken yaklaşık 4×6 metre büyüklüğündedir ve doğu duvarına gömülü bir ahşap dolap bulunur. Bu dolabın içerisinde Maran Babaya ait giysiler (Hırkası) mevcuttur.

Maran Baba’nın asıl adı İbrahim’dir. Boylu, poslu ve pehlivan yapılı olması hasebiyle, Maran Baba adıyla anılır. Maran Baba Serçeme deresi civarından Kaçtıoğullarından Ali Beyin oğludur. Genç yaşlarında kardeşi Harabati Baba ile birlikte Erzurum’daki Kadiri şeyhi Veli Efendiye intisap ederler. Şeyhlerine belli bir süre hizmetten sonra, şeyhlerinin emirleri doğrultusunda Maran Baba Güllüdere (Pırtın), Harabati Baba Çiğdemli (Tikkir) köyüne yerleşir. Maran Baba köyün varlıklı ailelerinden Harmandarlara damat olur. Bu evlilikten bir oğlu üç kızı dünyaya gelir. Oğlu Bilal Babanın da oğulları, Ali Baba, Ahmet Baba (Ahmet Çavuş), Tatar Baba (Mehmet veya Muhammet Veli)’dır.

Anlatılır ki, Erzurum’un işgalinde, Ruslar Güllüdere’ye geldiklerinde Rus komutan askerlerine emir vererek Maran Babanın mezar taşlarının tahrip edilmesini ister. Emir alan asker kabre yaklaştığında, mezar taşlarının bulunmadığını görüp, komutana burada böyle bir şey yok der. Komutan mezara yaklaştığında aynı durumla karşılaşır. Bunun üzerine komutan, Maran Babanın mezar, ev ve tekkesine dokunulmamasına, bir taşın bile düşürülmemesine dikkat edilmesi emrini verir.

Çevre köylerdeki ahaliden çocukları askere gidecek olanlar, Maran Babanın kabrini ziyaret ederek mezarından bir miktar toprak alıp çocuklarının giysilerinin omuz kısmına dikerek, korunacaklarına inanmaktadırlar. Bu gelenek hala devam etmektedir. Mezardan boşalan yerleri aile mensupları Maran Babanın çayırından getirdikleri toprakla her yıl doldururlar.

İbrahim (Maran) Babanın inşaat, ahşap işleri ve çiftçilikte mahir bir insan olduğu anlatılır. Hiç kimseden bir şey kabul etmeden aile efradını kendi el emeği, alın teriyle geçindirmiş olduğu nakledilir. Hayatı boyunca yöre insanının manen aydınlanması için sohbet ve irşat faaliyetlerini sürdürmüş arif ve kamil bir zattır. Doksan yaşını aşmış durumda fani alemden ebedi aleme göçtüğünde kendi isteği üzerine entarisi, takke ve sarığı ile birlikte kabre gömülür.

Eski adı Aşveyishan olan Karasu köyü, ilçeye 32 km. uzaklıkta olup Karasu Çayı’nın kenarında yer alır. Hanın ve köyün, XVII. ve XVIII. yüzyılda gittikçe artan ticari faaliyetler dolayısıyla bulundukları geçidin güvenliğini sağlamak amacıyla kurulmuş olduğu görülür. 1747 yıllarına kadar, han boş bir halde bulunduğundan, ulaklar ve hayvanları büyük zorluklarla karşılaşmakta, ayrıca eşkıyaya karşı emniyet olmadığı için buraya bir miktar hanenin yerleştirilmesi, Erzurum Valisi Vezir İbrahim Paşa’nın teşebbüsü ile 14 Ocak 1747’de devlet tarafından bir emirle karara bağlanır.

İlçeye 10 km. mesafede Merdiven köyünün üzerindeki dağda biri erkek, biri kadın olmak üzere iki kardeşe ait olduğu bilinen iki mezar bulunmaktadır. Burası Kandil Baba (Şeyh Mehmet Tekkesi) diye anılır. Ulus Hatun türbesi, ilçeye 15 km. mesafede bulunan Pırna kapan köyü sınırları içinde, tarihi Şehir dere mevkiinin güneyinde Osmanlı Dönemi’nde yaşamış ve ermiş olduğu kabul edilen bir kadının mezarıdır. İlçeye 17 km. mesafede bulunan Saptıran köyünün hemen batısında yükselen tepeye Karababa adı verilmiştir. Bu tepede etrafı taşlarla çevrili bir türbe bulunmaktadır.

Kimi zaman bu türbenin yanında uyunduğunda rüyada bir kimse görüleceği, o kimsenin de uyuyana bir boncuk vereceği, uyandığında gerçekten o boncuğu elinde göreceği rivayet edilir. Karababa tepesinin 2-3 km. batısında eski ve terkedilmiş yerleşim yerleri bulunmaktadır. XVII. yüzyılda halveti tarikatının Erzurum kolunun mürid ve muhiblerinin ve muhtemelen il merkezinde ismiyle anılan bir külliyenin banisi olan Cafer Efendi’nin de intisab ettiği kişi, Erzurum’un Şoğayn nahiyesine bağlı Sarubaba köyünde medfun bulunan Dur Ali Efendi’dir. Sarıbaba ismiyle anılan ziyaret yeri, ilçeye altı km. mesafede bulunan Sarıbaba köyü sınırları içindeki bir tepenin eteğinde bulunmaktadır.

Anlatılır ki, Sarıbaba, bir ağanın yanında çalışan bir hizmetkardır. Tarlada çift sürerken yorulan öküzler yatarlar. Hizmetkar yorulan öküzlerden bir an önce otlayıp karınlarını doyurmalarını ister. Fakat yorgun olan öküzler dinlenmeyi tercih ederler. Hizmetkar, öküzlere yalvarmaya başlar ve karşılıklı tartışırlar. Bu konuşmaları duyan ağa sarı benizli olan hizmetkarın elini öper. Ağa tarafından eli öpülen ve iltifat gören hizmetkar bu heyecana dayanamayıp hemen ölür. Onu öldüğü yere gömerler ve sonradan adına türbe yaparlar Ahmet Fevzi Efendi (1892-1944) günümüzde Aşkale’ye bağlı Tazegül köyünde dünyaya gelir. Babası Recep Ağa küçük Fevzi’yi köydeki caminin bitişiğinde bulunan üç odalı bir medreseye okumaya gönderir.

Bu dönemde köyün imamlığını yapan Halil Sıtkı Efendi, Müftü Ömer Fazıl Efendi’den okumuş, sonrasında Şaşı Hocanın derslerine devam edip icazet almış, sonrasında da Tazegül köyünde uzun yıllar imamlık yapmış ve 10 Şubat 1917 yılında vefat ederek köy mezarlığına defnedilmiştir. Fevzi elifbayı, ilmihal bilgilerini ve Kur’an okumayı Halil Sıtkı Efendiden öğrenir ve hatmeder. Ayrıca Halil Sıtkı Efendi’den sarf ve nahiv okur. İlm-i belagat dan “Muhtasar’ul Meani” ye kadar dersleri görür.

Ayrıca fıkıh ve feraiz dersleri de alır. Ailenin bir bölümü de Erzurum’da ikamet ettiği için 17-18 yaşlarına geldiğinde şehirdeki medreselere gönderilir. Önce Yazıcızade İbrahim Paşa Medresesinde Mehmet Sadık Solakbay’ın derslerine devam eder. Bu süreçte bilgileri olgunlaşır ve bilahare icazet alır. Aynı tarihlerde Tebriz kapı’daki Emir Şeyh Camisinde vaaz vermeye başlar.

Fevzi Efendi genç olmasına karşılık kürsüde son derece dikkatli, kendinden emin ve güzel bir belagatle cami cemaatini kendine bağlar. Hocalık hayatına böylece başlayan Ahmet Fevzi Efendi şer’i ve zahiri ilimleri öğrenmeye devam eder. Arapçayı, Farsçayı burada öğrenir. Tefsir, kelam, akaid bilgileri Erzurum medreselerinde başta Solakzade Sadık Efendiden olmak üzere diğer ulemadan öğrenir.
Hoca şeri ve zahiri ilimleri öğrendikten sonra tasavvufa meylederek 1910 yılında “Hakiykat-ı Salât” adlı eserin sahibi şair müellif ve tasavvuf erbabı Kolağası Ali Rıza Efendi’ye intisap eder. Nüktedan hocası Sadık Solakbay latif yolla telmih etmek için ona “ Evvelce Müslümandı, sonradan derviş oldu” der.

Birinci Dünya Harbi çıkınca askere alınır. 12 ay Çifte minareli medresede askerlik yapar.16 Şubat 1916 yılında Erzurum işgal edilince ailesiyle birlikte önce Erzincan, oradan Malatya’ya ve sonrasında Sivas’a gelir. Kayseri kapıdaki Yeni Cami’de imamlığa başlar. Vaazlarıyla halkı coşturur, dini ve milli konularda halkı uyarır. Bu arada Haydari köyüne giderek orada da vaaz ve nasihatlerine devam eder. Savaş bitince aile 1918 yılında Erzurum’a döner. Ahmet Fevzi Efendi köyde tarlalarını ekip biçmeye ve ailesinin maişetini bu yolla temin etmeye çalışır.

22 Mayıs 1919’dan 1 Mart 1921 tarihine kadar Hükümet imamlığı yapar. 1910’larda kurulması planlanan fakat ilk defa 1920 kışında Karaköse Mahallesinde bulunan Gacıroğlu medresesinde açılan Dar’ul Hilafet-il Aliye medresesinin ihzari sınıflarında “Kava’id-i arabiye” okutur. Mektep 1921 yılında Osmanlının Erzurum’da Padişah Abdülaziz devrinde yaptırılan ve Esat Paşa yokuşunda bulunan ilk Rüştiye binasına taşınır. Burada Solakzade, Saib efendi gibi zatlar ile birlikte muallimlik yapar.

1921 yılında Evren’i köyünden evlenir. Bu evlilikten dört oğlu bir de kızı olur. Çocukları Erzurum ve Tazegül köyü arasında mekik dokurlar. Babalarıyla birlikte köy ve şehir arasında gidip gelirler. Büyük oğlu uzun yıllar köy muhtarlığı yapar. “Medrese-i İlmiye” de Arabî ilimler müderrisi olarak görevini sürdürürken 21 Nisan 1925 yılında Erzurum Merkez Vaizliğine atanır.
1924 -1925 eğitim ve öğretim yılı sonucunda Erzurum’un ilk imam hatip okulu olan “Darul Hilafetül Aliye” mektebi kapanır. Bu tarihten sonra Ahmet Fevzi Efendi Erzurum Merkez vaizi olarak görevini sürdürür. Özellikle Narmanlı Camiinde vaazlar verir. Soyadı kanunu çıkınca aile Alpagut soyadını alır. Böylece bu tarihten sonra Ahmet Fevzi Alpagut olarak anılır.

Kürsüye çıktığında kitap, defter kullanmaz, konuşmalarını irticalen yapar, ileri sürdüğü tezleri delillerle destekler ve cemaati böylece etkilerdi. Kürsüde dini ve vatani konuları ele alır, konuyu etraflıca anlatır fakat asla gündelik dedikodulara kendini kaptırmaz. Bu yüzden dinleyenlerin gönlünde taht kurmuştur. Hoca konuşurken dinleyenlerini usandırmaz, bıktırmaz. Halkın içinden yetişen bu müderrisin kendine “Fevzi-i Ümmi” diyecek kadar alçak gönüllüdür. Nakledilir ki, imamlığı boyunca savaştan önce Emir Şeyh Camii kürsüsünde, Sivas Yeni Kapı Camisinin Kürsüsünde, 1925’ten sonra başta Narmanlı Cami olmak üzere gittiği bütün köy camileri kürsüsünden bilhassa Tazegül ve Alaca Köyü camilerinde verdiği vaazlarda hakikatlerden şaşmaz. Şeyh Ahmet Fevzi Alpagut son vaazını verdiği Alaca köyünden Tazegül’e geldiğinde hastalanır. Aynı gece vefatıyla Allah’ın rahmetine kavuşur.

Hocanın öldüğü Cuma günü Lala Paşa Camiinde Cuma hutbesinde duyurulur. Cemaat hüngür hüngür ağlar. Taziye vazifelerini yerine getirmek için 40 kilometre uzaktaki Tazegül köyüne akın eder. Kabri Tazegül köyü kabristanındadır.
İlçeye 25 kilometre mesafedeki Tazegül köyünün sınırları içerisinde Evreni köyü yakınında bir tepe üzerinde bulunan Evreni Kümbetinin kitabesi bulunmamaktadır.

Rahmi Hüseyin Ünal. Az Tanınan Ve Bilinmeyen Doğu Anadolu Künbetleri. Vakıflar Dergisi. Sayı 11 . Bu sebeple kümbetin ne zaman yapıldığı ve içerisinde gömülü olan kişinin kimliği konusunda kesin bir bilgi yoktur. Yapı üslubundan XIV. Yüzyılda inşa edildiği kabul edilir. Düzgün kesme taştan yapılan kümbet, sekizgen planlı olup, üzeri konik bir külah ile örtülmüştür. Günümüzde kümbetin kuzey kısmı yıkılmış, diğer kısımları da harap bir durumdadır.

Aşkale’ye sekiz km. mesafede bulunan Topalçavuş köyünün eski adı Gidiverek’tir. Bu köyün Aşkale’den önce bucak merkezi olduğu ve 1589 yılında yapılmış olan ve birkaç defa tamir görmüş olan bir camii vardır. Eskiden köyün çok mamur ve büyük olduğu, günümüze kadar gelen muhteşem ve büyük camisinden anlaşılmaktadır. Bu mabedin yanında medresesi, imarethanesi ve hamamı da var olduğu bilinmekle birlikte, günümüze yalnız camii ayakta kalmıştır. Cami kapısının üstündeki kitabeden 1590 yılında Ali Ağa oğlu Hacı Halil isminde bir hayırsever tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Cami civarında yapılan kazılar neticesinde eski madeni paralar ile altınlar çıktığı söylenir. Kare planlı caminin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. Yapılan onarımlar yüzünden özgün konumundan uzaklaşmıştır. Ayrıca XIX.yüzyılın sonlarında önüne bir de son cemaat yeri eklenmiştir. Kare kaideli tuğla minaresi olan cami içerisinde bezeme unsurlarına rastlanmaz. Muhtemelen Camii yaptıran zatın türbesi de cami bahçesinin sağ köşesinde bulunmaktadır.

Kaban Dağı Yatırları

ilçenin güneyinde Kaban dağının muhtelif yerlerinde bulunan yatırlardır.

Huy Kesen Baba

Kaban dağında huysuz çocukların iyi huylu olmaları için götürülen bir yatırdır.

Akbaba Yatırı

ilçenin Yeniköy ve Kükürtlü köyleri arasındaki dağda bulunan bir mezardır.

Şamlı Baba ve Gözlü Baba yatırları

ilçenin Karasu İstasyonunun karşısındaki Şamlı ve Gözlü dağlarına isimlerini veren ve dağın üzerinde birbirine karşı duran iki ayrı yatırdır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir